Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

syasemina

Sabitlenmiş gönderi
Nedir yani; bir karı-kocanın dağ başında bir köylü de olsa, birbirini sevip sayması bahtiyarlık değil midir?
Reklam
%25 (72/277)
Seninle Başlamadı
Seninle BaşlamadıMark Wolynn
7.9/10 · 12,8bin okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Herkesin sevdiğini kim sever? Dedim ya. Kimse sevmez. Herkesin sevdiğini kimse sevmez çünkü kıskanırlar herkesin sevdiğini, eksiğini gediğini ararlar. Bulurlarsa hah derler, sevdiğiniz bu işte der gülerler. Bulamazlarsa daha fena. İyice kinlenirler.
Reklam
Sunak mı? Sunak yokmuş aslında. Dünya ne edersen o şeyin edildiği yere dönüşürmüş ya. Çileye durursan mahpushaneymiş, güler oynarsan oyun eğlence yeri ama dönüşebilirmiş de çöplüğe ona öyle davranırsan. Ya da eğersen boynunu teslim olup, secdeye varırsan, mescide dönersin.
Şimdiye kadar hep aldınız hep aldınız, aldığınızı çalışmanızın karşılığı sandınız. Biraz verin de sizdekinin sizin olmadığını bilir hale gelin. En kıymetlinizden size her şeyi karşılıksız verenin rızasını almak için sunun.
Çocuklar üzerinde uygulanan çalışmalar, anneden ayrı kalma stresi gibi travmaların, üç nesil görülebilen gen ifadesi değişimlerine neden olduğunu göstermiştir.
Farelerde bir nesil, yaklaşık on iki hafta olduğu için nesiller arası çalışmalar oldukça kısa zamanda sonuçlanabilmektedir. İnsanlarla yapılan benzer bir çalışmaysa altmış yıllık bir zamana yayılmaktadır.
İnsanlarda bulunan genlerin %99’u farelerde de vardır.
Reklam
Araştırmalar, epigenetik işaretlerin sonraki yaşamlarımızda stresi nasıl düzenlediğimiz konusunda farklılıklara neden olduğunu göstermiştir.
Daha önce savaş bölgesinde yaşayan bir ebeveynin çocuğu, kalıtım yoluyla ani yüksek seslere karşılık irkilme dürtüsüne sahip olabilir. Bu içgüdü bomba tehlikesi olan bir olayda koruyucu olabilmesine rağmen, böyle bir abartılı irkilme tepkisi kişiyi hiçbir tehlike yokken dahi çok tepkise bir durumda tutabilir. Böyle bir durumda, çocuğun epigenetik olarak tetikte olma durumu ve çevre arasında uyuşmazlık olacaktır. Böyle bir uyumsuzluk kişiyi sonraki yaşamında stres bozuklukları ve hastalıklarına yatkın bir hale getirir.
Kodlamayan DNA’nın stresli duyguların yanı sıra toksinler ve yetersiz beslenme gibi çevresel faktörlerinden etkilendiği bilinmektedir. Etkilenen DNA, bizleri rahmin dışındaki dünyaya hazırlamaya yardımcı olan bilgileri aktarır ve bizlere çevremize uyum sağlayabilmemiz için ihtiyaç duyduğumuz belirli özelliklere sahip olmamızı sağlar. Rachel Yehuda’ya göre epigenetik değişiklikler, bizleri anne babamızın deneyimlediği travmalarla baş edebilmemiz için biyolojik olarak hazırlamaktadır. Benzer stres faktörlerine hazırlıklı olmak için hayatta kalmamıza yardımcı olacak bazı araçlarla doğarız.
İlk başlarda, genetik mirasımızın yalnızca anne babamızdan aldığımız kromozomal DNA yoluyla aktarıldığına inanılıyordu. Kromozomal DNA saç, göz ve ten rengi gibi fiziksel özellikleri aktarmakla sorumludur ve şaşırtıcı biçimde bütün DNA’mızın %2’sinden az kısmını oluşturur. Diğer %98’lik bölümse kodlamayan DNA olarak adlandırılır ve kalıtımla aldığımız duygusal, davranışsal ve karakter özelliklerinin birçoğundan sorumludur.
277 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.