Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
175 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Oldukça güzel bir tarihi roman. Meço Han'ın yeğenleri olan ve Göktürk devletinin kurucularından Gültekin ve Bilge Kağan'ın hayat öyküsünün anlatıldığı güzel bir roman. Daha çok Gültekin'in başından geçenler anlatılıyor. Öncelikle Çin'deki taht kavgaları ve boyunduruk altındaki Türklerin devlet olması için çalışan Gültekin'in meşhur atı Başko ve boz kurdu Asena ile beraber gösterdiği yiğitlik anlatılıyor. Çin'le olan mücadele, Salak adlı yarı Çinli yarı Türk adamın katkıları, büyücübaşı Yü-Hen-Gü, Hakan Hatun, Si-Ye-U gibi isimlerin Gültekin ile olan savaşı ve Ulafer adlı Türk kızına olan sevgisinin anlatıldığı güzel bir kitap. Mutlaka okunması gerekenlerden.
Gültekin
GültekinAbdullah Ziya Kozanoğlu · Bilge Kültür Sanat · 200395 okunma
171 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Son derece güzel bir tarihi roman. Savcı Bey adlı romanın devamı niteliğinde olan bu romanda. Yıldırım Bayezid, Ankara savaşında mağlup olduktan sonra çıkan taht kavgaları anlatılıyor. Kendine Sarı Yani ismini veren Şehzade Mustafa, Timur'un elinden kaçar ve İstanbul'a kadar gelir. Burada Aleksandra adında bir kadınla tanışır ve aşık olur. Bu taht kavgalarında yer almayı düşünmemektedir ancak Emir Süleyman'ın da tahta geçmesini istemez. Onun aklındaki isim Musa Çelebi'dir. Bunun için yardım eder ancak çeşitli sebepler yüzünden Çelebi Mehmet tahta geçer. Bu arada Bizans ve haliyle Anemas zindan komutanı Laskaridis sarı benizli adamın gerçek kimliğini öğrenir ve onu da Osmanlı eski gücüne kavuşmasın diye tahta kavgalarının içine sürüklemeye çalışır. Acaba başarılı olabilecekler midir? Soluksuz okunan bir roman.
Sarı Benizli Adam
Sarı Benizli AdamAbdullah Ziya Kozanoğlu · Bilge Kültür Sanat · 200468 okunma
Reklam
''Şehzadem,- dedi. Padişahlarımızın birisi güneşse, birisi aydır. Halk arasında onlar hakkında bir mani söylenir ki, manası şöyledir: Hüseyin Baykara gerçek bir padişahtı. Onun iki oğlu iki taht üzerinde oturup, biri "ben ayım" dese, öbürü "ben güneşim" der ve gece gündüz birbirleriyle rekabet ederler. Bunların kendi aralarındaki kavgaları tıpkı satranç tablasındaki şahların kavgasına benzer. Çünkü her ikisi de babaları gibi gerçek bir padişah değil, kukladırlar.''
Fatih Sultan Mehmet devlet yönetimindeki gelenek üzerine, olabilecek taht kavgaları yüzünden kardeşini ortadan kaldırmak istiyor ve bu işte onun adamlarından birini kullanıyor. Adam da şehzadeye her zamankinden daha fazla su yutturarak boğuyordu. İş olup bitince padişah bu cinayetin kefareti olarak katili, yalnız babadan kardeş oldukları ölen şehzadenin anasına teslim ediyor, o da padişahın gözü önünde katilin karnını yardırıyor, kendi elleriyle yüreğini bulup sökerek sıcak sıcak köpeklere yediriyordu.
Sayfa 109Kitabı okudu
Mevlâna'nın doğumu öncesi XIII. yüzyıl Anadolusu'nda genel durum pek iç açıcı değildi. Kaos ve krizlerin pençesinde inleyen, umutsuzluğun ve karamsarlığın hakim olduğu bir coğrafyada iki şey vardı: Katliam ve kargaşa... Kardeş kavgaları, siyasî otorite boşluğu, mezhep çatışmaları, cemaat kavgaları, hizipçilik, siyasi ve dini kaynaklı isyanlar, sapık ve batıl düşüncelerin yaygınlaşması, toplum simsarlarının halkın özgüvenini tahrip etmesi ve bütün bunlar karşısında insanların ne yapacağını bilememekten kaynaklanan dayanılmaz sancıları... İnsanlar, neye inanıp neye inanmayacaklarını bilmez bir halde, olup biteni seyretmekle yetiniyorlardı. Adeta kurtarıcı bir el, muştu dolu bir ses bekleyişi içindeydiler. Korku ve ümit arasında yürekler çarpıyor, ayrılıkları gayrılıkları kaldırıp tevhid sancağı altında birlik ve beraberlik mesajı getirecek kutlu bir insan bekliyorlardı.. Bir yandan iç karışıklıklar, taht kavgaları, diğer yandan Moğol zulmüne maruz kalan Anadolu insanı sevgiye, barışa ve huzura hasret kalmıştı. Bu hasret; İslâm'ın nuru, insanlığın gururu Hz. Mevlâna Celaleddin Rûmî doğana kadar sürdü.
600 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Yazarın yine Eski Türk Tarihinin çeşitli kısımlarını konu alan bir çok kitabından elime ilk geçen bu oldu. Mete Han'ın ölümü sonrasında oğulları arasında geçen taht kavgaları ve elbette boş durmayarak türlü entrikalarla devletin altını oymaya çalışan Çin'in hamleleri etrafında şekillenen bir kitap. Askerlik sürecinde okuduklarımdan ve kitabın nöbetin önemini hatırlatılarak başlaması bu anlamda manidar
Çiçi Han
Çiçi HanAhmet Haldun Terzioğlu · Kripto Basım Yayın · 2012442 okunma
Reklam
Kralları ölünce, şehrin zaten ölgün son umudu da suya düştü. Bir araya toplandılar önce. Bir noktaya dönüştüler. Sonra o da silindi. Asıl yıkım arkadan geldi. Çocuklar annelerinin, kadınlar kocalarının gözleri önünde öldürülünce her şey bitti. Kuzey ile güney arasındaki incecik sınırı çiğnedi geçti hükümdar. Hudut taşını kar çiçeğinin tam ortasına
480 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Sevgili Markos, sanırım seninde dediğin gibi: bu şehirde yaşanan olaylar tamamen birbirinin tekrarı olarak devam ediyor. Ve dünya döndükçe devam edecek...Roma döneminde de böyleydi, Bizans döneminde de böyleydi, Latin İmparatorluğunda da sonra bir daha Bizans döneminde, Osmanlı da hatta İtilaf Devletleri zamanında da böyleydi...evet ne yazık ki Türkiye Cumhuriyeti tarihinde de böyle...taht kavgaları, dönemlere göre değişen entrikalar, güç savaşları, gövde gösterileri, gözler önünde ya da kapalı kapılar ardında yaşananlar, aşklar, sevdalar, ayrılıklar ve ölümler...senaryo hiç değişmiyor sadece ömürleri yetmeyen oyuncuların rollerini devretmeleri söz konusu...işin garibi nasıl sürükleyici bir oyunsa nesilden nesile aktarılıyor ve cazibesini hiç kaybetmiyor... 1453 e kadar Konstantinopolis, fetihten sonra Konstantiniyye bir ara Dersaadet hatta bir yakıştırma isimle İslambol ve 1930da resmi olarak İSTANBUL... Evet Zülfü Livaneli' nin de bahsettiği gibi romanda anlatılan kişiler kurgu ürünü. Gerçek kişilerle benzerlikleri tamamen rastlantı. Nasılda tesadüf etmişler hepsi de bir kitapta toplanmışlar..gerçi evet hiçbiri ayrı ayrı düşünülemeyecek kadar zincirleme karakterler, o kısmını okuyunca anlarsınız zaten..ben hepsini kurgu olarak düşünüyorum.. Keyifle okudum sevgili Markos, nekropolise gelince (ki bir gün hepimiz geleceğiz) belki karşılaşırız belli mi olur. Ne diyeyim alıp okuyun Zehra ve Emre ile ve tabii diğerleriyle tanışın..belki bazılarını tanıyorsunuzdur kim bilir...o kadar çoklar ki tek tek sayamayacağım..
Konstantiniyye Oteli
Konstantiniyye OteliZülfü Livaneli · Doğan Kitap · 202018,3bin okunma
208 syf.
·
Puan vermedi
Hanedan ın son demleri...Borç içindeki saltanat...Sonu gelmeyen taht kavgaları, türlü entrikalar... Dış mihrakların eliyle oynanan sayısız oyun;gizli örgütler, saltanat karşıtları, masonlar... Dostun düşmana karıştığı zamanda yalnız bir Sultan'ın devletin bekasini sağlama çabası... Herşeyden arda kalan hal olmuş bir padişah, kanlı bir mintan...
Kanlı Mintan
Kanlı MintanHakan Kağan · Timaş Yayınları · 201471 okunma
480 syf.
·
Puan vermedi
·
8 günde okudu
Yine bir Elif Şafak harikası. Kitabı bitirdiğimde böyle bir yazara sahip olmakla ne kadar şanslı bir ülke olduğumuzu düşündüm. Gerçekleri satırların arasına serpiştirirken ve tarihte yasanilan taht kavgalari iktidar hirsi vs. eleştirirken ölçüsünü bilen; tek bir sayfasında dahi kitaptan kopmadığınız yazar bulmak okurları mutlu ediyor.Takildigim birkac detay var sadece.Iki Cami Arasında Aşk kitabında Sinanın Mihrimah Sultana olan aşkından bahsediyordu.Bu kitapta bu tarz biseye deginilmemesine şaşırdım yada ince bir nüans vardı da ben mi kaçırdım. Bir de Elif hanım sonunda bir açıklama yazmış ve tarihlerle oynadığını söylemiş. Bu olayı başa aldım,şunu ortaya çektim vs.gibi.Nedense ben o olayı sevemedim.Ama tek kelime ile muhteşemdi.
Ustam ve Ben
Ustam ve BenElif Şafak · Doğan Kitap · 201312,2bin okunma
Reklam
224 syf.
9/10 puan verdi
·
6 günde okudu
Talha Uğurluel, 1997 yılında Manisa Celal Bayar Üniversitesinin Tarih bölümünden mezun olmuştur. 8 yıl Özel Radyolarda tarih programları yapmıştır. Osmanlı'nın kalbini bekleyenler kitabını 2015 yılında çıkarmıştır. Osmanlı'nın kalbini bekleyenler, tarihimize, tarihi yapılarımıza sahip çıkmayışımızın kanıtıdır. Kitap boyunca çoğu yeri söve söve, kızarak ve biraz da üzülerek okudum. Kızgınlığım Talha Uğurluel'e değildi. Tarihi katliam yapan kişi ve kişilereydi. Nasıl oluyor da 300, 600 yıl önce imkanları kısıtlı bir şekilde, insan gücüyle ne emekler, ne çabalar uğruna yapılmış devasa yapıtları, şaheserleri gözü kapalı yıktırabilmişlerdi. Üstelik amaç sadece tarihi yapıtlar değildi, amaç tarihimizi unutturmak, geçmişi sildirmekti. Hem de ne uğruna? Taht kavgaları, hırs, çıkar uğruna... Bize kalmayacak bir dünya uğruna... Ne demişti Sultan Süleyman, “Ben ölünce bir elim tabutun dışında olsun! Halkım görsün ki Sultan Süleyman bile bu dünyadan eli boş gitmiştir" Evet, koskoca Sultan Süleyman bile bu dünyadan eli boş gitmişti.. Talha Uğurluel'in okuduğum ilk kitabı. Akıcı ve anlatılış tarzı yalın olduğu için, ben tarihi seven bir insanım ama tarihi hiç sevmeyen insanların bile sıkılmadan okuyabileceğini düşünüyorum. Resimli olması da buna bir sebep tabi. Merakımızı gideriyor, yazılarla bütünleşiyor. Aldığım her bilgi beni mutlu etti. Ve iyi ki de okumuşum diyorum...
Osmanlı'nın Kalbini Bekleyenler
Osmanlı'nın Kalbini BekleyenlerTalha Uğurluel · Timaş Yayınları · 2015555 okunma
397 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.