Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Attila
En büyük güç, doğru zamanda doğru kararı verebilmektir.
Sabahattin Ali'nin Giritli Ahmet Cevat Emre'ye imzaladığı Antigone çevirisi. Geçen bir sahaf satışa çıkardı bunu. Tarihten emin olamıyorum VII yani Temmuz mu XII yani Aralık mı? Ya tarih? 1941 mi yoksa 1944 mü? İlk okuduğum zaman 26 Temmuz 1944 diye okudum fakat hemen bu nasıl olabilir diye düşündüm. Atsız'la İlk duruşmasından 3 ay geçmiş ve Emre ile buluşup çevirisini mi imzalamış? Hem de Rıza Şah Pehlevinin öldüğü ve Normandiya'da kanın oluk gibi aktığı günlerde? Zor ama imkansız değil. Ama yine olasılıklar içinden 26 Aralık 1941 en akla yatkın olanı. Gerçi o zaman da Japon kamikazeleri Amerikan donanmalarını yok etmiş ve dünya soluğunu tutmuş Amerika'nın ne yapacağını bekliyordu ve Sovyetler Nazileri Kerçte durdurmak için karşı saldırıya geçiyorlardı. Türkiye o günlerde bekle ve gör politikasıyla karartma geceleri uygulamalarıyla bir nebze sakin günler geçiriyordu. Hem bir kitap çevrildikten 3 yıl sonra imzalanmaz herhalde. Yine de emin olamıyorum. Sabahattin Ali'nin el yazılarına bir göz gezdirmeden tarih hakkında net bir şey söylemek zor olacak galiba.
Reklam
Sizde
Peyami Safa "İnsanlar, korkuyla değil, cesaretle yönetilmelidir; çünkü korku, boyun eğmeye yol açar, cesaret ise liderliğe."
Attila
Peyami Safa "Kudretinizi kanıtlamak için düşmanlarınızı mağlup etmek zorunda değilsiniz, çünkü en büyük zafer, onların kalbini fethetmektir." -
·
Puan vermedi
Türk Maarifi ( sayfa 40-47 arası)
Türk Maarif sistemine ne oldu? Kitapta diyor ki: “.. bu yeni maarif sistemi ruhçuluk idealine memleketimizde son vererek bu vatanı yakın gelecekte kör ve sağır makinenin vatanı yapmak azmindedir.” Ve kıymetli yazarımız Nureddin Topçu bu sözleri 1970 yılında söylemiş. O yakın gelecek gelmiş, teknolojik bir çağ başlamış, eğitim sistemi de dahil buna bağlanmış bir sistem içinde bu sözleri okumak ne acı. Peki yazarımızın kalemine göre neler oldu Türk Maarifinde: * Millet dili, milli tarih ve milletin ruhuyla bağlarını koparmış olan ve kültürün yerine TEKNİĞİ oturtan bir maarif sistemi * Millet ruhu ile bağları kopartılan bugünkü okul millete insan yetiştirmek için değil fabrikaya usta yetiştirmek için çalışıyor. * Ruhsuz, idealsiz, inançsız bir öğretim gençliğe karakter yerine hüner verecek ve insana elbette aşağı canlıların hizasına indirecektir. * Bugünkü mektep insanın ruhunu yüceltmek için değil makineye esir olarak midesinin saltanatını yaşatmak için açılmış kapıdır * Mektep artık gençliğe karakter mayası aşılamıyor * Düşünen ve seven insan yerine usta adam, çok kazanan adam yetiştiriyor. Günümüze kadar gelen süreci ne de güzel özetlemiş. Geldiğimiz dönemde ruhsuz öğrenci, anne- baba, eğitimci üçgeninde oluşuyor geleceğimiz. Çözümü de sunmuş taa 1970 yılında ve demiş ki: Bize bir İNSAN MEKTEBİ lazım: * Bir mektep ki bizi kendi ruhumuza kavuştursun * Her hareketimizin ahlaki değeri olduğunu tanıtsın * Hâyâyâ hayran gönüller * İnsanlığı seven temiz yürekler yetiştirsin * Her Ferdimizi milletimizin tarihi içinde aratsın * Vicdanlarımızı her an Allah(c.c)’ın huzurunda yaşamayı öğretsin.
Türkiye'nin Maarif Davası
Türkiye'nin Maarif DavasıNurettin Topçu · Dergah Yayınları · 20164,636 okunma
Tarih insanlığın hazinesidir. Bir gün siz gençlerin yaşayacağı geleceği aydınlatacak.
Reklam
Attila
Uygarlık, barbarlıkla savaş halindedir, ve bu savaşı barbarların kazanması olasıdır.
Bence Türk'ün anavatanı, Tiyanşan'ın batı ve kuzey yamaçları ile Aral gölü mıntıkasıdır.
Sayfa 19
Macar Türkiyatçısı G. Németh, Türk anavatanının, Asya'nın kuzeybatı kısımlarında, Altay dağları ile Urallar arasında ve Aral gölü mıntıkasında aranması lüzumunu, lisani delillere dayanarak iddia etmiştir.
Sayfa 18
336 syf.
·
Puan vermedi
Kpss tarih konularını çalışmaya yeni başladım. Ve baktım ki tarih sadece konu çalışarak öğrenilmez. Yıllardır kütüphanemde duran kitabı açtım ve okumaya başladım.
Türk'ün Ateşle İmtihanı
Türk'ün Ateşle İmtihanıHalide Edib Adıvar · Can Yayınları · 20142,838 okunma
Reklam
" Tarih : 10 Eylül 1509 . Yer : Marmara Denizi . Şiddeti : 7.4 . Ölü sayısı : 5.000 . Bu deprem sonucunda Bolu'dan Edirne'ye kadar hasar meydana geldi . Topkapı Sarayı , Ayasofya , Sultan ll . Bayezid Camii , Sultan ll . Mehmed Camii ve Galata Kulesi ciddi hasar gördü . İstanbul surları yıkıldı ."
“Gülnuş Emetullah’ın ölümü, Sultan III. Ahmed’in en yakın danışmanları arasında, Beşir Ağa’nın katılma fırsatı yakaladığı bir boşluk yaratmış olabilir. Artık ‘vezir belirleyen’ kişi oldu; kendi otoritesine karşı gelmeyeceğinden emin olduğu saray görevlilerine sadrazamlık makamına bizzat seçiyordu.”
Sayfa 83 - Vakıfbank Kültür YayınlarıKitabı okudu
Sabahattin Zaim Üniversitesi rektör yardımcısı "ben bu ülkede cahil, okumamış, tahsilsiz kesimin ferasetine güveniyorum, ülkeyi ayakta tutacak olan cahil halktır, en tehlikeli olanlar üniversite okuyanlardır, okuma oranı arttıkça beni hafakanlar basıyor" dedi, bu herifi YÖK'e yönetici yaptılar.
Sayfa 49 - Kırmızı Kedi Yayınevi - Üçüncü Basım: Aralık 2017, İstanbulKitabı okuyor
Khaled Bablli
Türkiye'deki Suriyeli işadamları TÜSIAD gibi MÜSIAD gibi, SIAD adı altında dernekleşti, sivil toplum örgütü haline geldi. Suriyeli lşadamları Derneği'nin başkanı Khaled Bablli, müteahhitti, milyon dolarlarla siyasi şov yapıyordu. Derneğin üyeleri arasında, inşaattan ulaştırmaya, bilişimden turizme, eğitimden sağlığa, hayvancılıktan mobilyaya, aklınıza gelen gelmeyen her türlü firma vardı. Ve, 2017 itibariyle... Gariban Türk halkının bu Suriyelilere "mazlum" diye harcadığı para 25 milyar doları aşmıştı!
Sayfa 48 - Kırmızı Kedi Yayınevi - Üçüncü Basım: Aralık 2017, İstanbulKitabı okuyor
Tarih boyunca bu konuda iki önemli gelişme olduğunu söyleyebilirim. Birincisi; bolluk fikri. Şimdilerde gençler, "Hey bir dakika, ötekine karşı olma," diyor değil mi? Çünkü bir işbirliği kavramı gelişmiş. "Savaşa gerek yok! İşbirliği yaparsak bu imkânlar sana da bana da yeter; öyle ki sadece bu nesle değil, gelecek nesillere de yeter," anlayışı yayılıyor. Birleşmiş Milletler'in kurulması bununla ilgili atılmış bir adımdır. Görüyoruz ki bir zamanların savaşanları şimdi beraber üretmeye başladılar. Evet, birincisi bolluk paradigmasıydı. Ben-sen değil, biz olursak herkese yetecek, hatta artacak kadar üretebiliriz. İkincisi; güven duygusu. Bir kere insanın güven arayışı birey olarak, aile olarak, şirket olarak, toplum ve devlet olarak hiçbir zaman bitmez. Güven ihtiyacı her zaman vardı ve her zaman da olmaya devam edecektir.
Sayfa 237Kitabı okudu
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.