Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Genç yaşında ruhuna iki kişi, kalbine üç kadın, havsalasına yığınla mekan ve macera sığdırabilen bu İsmail..."
"Dünyada varoluşumun bu kadar sorunlu olacağını hiç tahmin etmezdim. Yirmi yaşında kalıbı, rotası, adı gayet belli bir hayata yazılıydım. Otuz yaşına geldiğimdeyse, bin kapıdan kışlanmış bir tavuk kadar şaşkındım. Ne bir rotam, ne bir kalıbım, ne de adım kalmıştı artık. Bildiğim, öğrendiğim hiçbir şeyden emin değildim. Ağzımı araladığımda dudaklarım yuvarlaklaşıp bir balık misali ağır ağır açılıp kapanıyor, beynimde cümle fikrimi felç eden sıcak, koyu sıvılar dolaşıyordu. Oysa yaşlandıkça en azından birkaç şeyden emin olması gerekmez miydi insanın? Bu sefilliğimin nedenleri üzerine uzun uzun düşünecek vaktim de yoktu. Otuzlu yaşlarında insanın en az sahip olduğu, sahip olduğu yıllara karalar bağladığı şeydi vakit . Bazıları için vaktin kendine uygun işlerle buluşup, tek bir hücreye sığışıp, bir hale yola koyulduğu oluyordu elbet. Ama benim gibiler için, kendine göre yatak bulamamış, bulacağa da benzemeyen bir hayatın bütün ferahlıkları es geçerek azalttığı bir vakitle, ancak azap verici bir karşılaşma söz konusuydu."
Reklam
Ben şimdi nereye gideyim? Surlara çık dolaş dedi. Ama dedim, ben topalım. Olsun dedi, zaten surlar da yıkık.
“Hep yarım kaldım, hiç tam doymadım, tam bağırmadım, tam dokunmadım. Bıçak ruhumda dehşet bir fısıltı gibi ilerledi ve ben tam ortamdan yarıldım. Ruhuma bir hayat yakıştıramadım.”
“Çünkü benim aklım yol kuşlarının tüneyip sessiz sedasız terk ettikleri bir harabedir...”
Fiziki haritayı daha çok severdim, dünya bir bütün olurdu çünkü o zaman, sınırlar kaybolurdu ve benim için bütün o kesik çizgilerle birbirinden ayrılmış ülkeler varılabilir, görülebilir birer coğrafya haline gelirdi...
Reklam
"Çözüldün ve utancından ölecek haldesin. Adın, ancak dünyanın yarısı havaya uçarsa temizlenir diye düşünüyorsun. Zaten durmadan bunu planlıyorsun. Birbirinden nafile intikam planlarıyla oyalanıyorsun. Kafana kurşunu sıkana kadar da bundan başka bir şey yapacağın yok. Geçen sene aldığın o Allahlık kırıkkale tutukluk yapmazsa tabii."
"Beni affediyor, Ada'yı unutuyor. Hatta, tam tam tam, arzuladığı gibisinden ufak çapta bir ev kadını bönlüğü ediniyor. Süpürrt, süpürrrt, süpürrrrt. Ah ah, ne kadar aptal benim daha eli kolu memeleri sallanabilen esmerim. Mutlu olmak, dahası mutlu kalmak nasıl da yakışmıyor ona... En ufak bir umudumuz yok. çok gereksiz cümle, elbet en ufak bir umudumuz yok. Umursadığımız tek bir şey yok. Bir gıdım ilgi ifadesi bulunamaz gözlerimizde, yok. Ben neden bir kez olsun evden çıkmadığını, evin kuytu bir köşesinde hışırtılar içinde ne yaptığını sormuyorum ona, o yok. O asla onca aşınan kurşunkalemin kağıt tomarlarına neler kazıdığını sormuyor bana, ben yokum."
Her yaşın kendine göre bir güzelliği yoktu. Emin olduğun farkında olduğun hiç bir yaşın güzelliği yoktu. Yaş öyle bir şey olacaktı ki sen bilmeyecektin. Sana yaşını sorduklarında şaşırıp, şöyle durup bir hesaplamak zorunda kalacaktın. Yaş günü hediyesi verenlere ajan provokatör gözüyle bakacaktın. "benim yıllarımı paketlemeyin ulaaan, bırakın dağınık kalsın " diye bağıracaktin..
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.