Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Burak Toptaş

Burak Toptaş
@toptassburak
Açıkçası çok cahilim fakat epey kitap okurum.
Mühendis / Yazar
İstanbul Teknik Üniversitesi
İstanbul
Erzurum, 1 Ocak
24 okur puanı
Mayıs 2022 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Sabitlenmiş gönderi
Hayatınızı ortaya koymazsanız, hiçbir zaman hayatınızı kazanamazsınız.
Reklam

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Felsefi Anlayışların İkna Kabiliyetine Dair...
Her felsefi anlayış ister dini ister siyasi olsun -ki, bunu ayırmak çok defa zordur- karşı fikirlerin yok edilmesinden ziyade kendi olumlu fikirlerini empoze etmek için mücadele eder. Böylece mücadelesi saldırıdan ziyade bir savunma şeklindedir. Bu şekilde o felsefi anlayış, hedefinin belli oluşu gibi bir avantaja sahiptir, çünkü bu hedef onun fikirlerinin zaferini ifade eder, aksi durumda düşman doktrinin yıkılması olan amaç elde edildiği zaman hedefi tespit etmek zordur. Bu sebepten dolayı felsefi bir anlayışa dayanan saldırı daha akılcı ve savunma hareketinden daha kuvvetli olur. Çünkü burada da karar savunmada değil, saldırıdadır.
Devlet...
Devlet, sınırları çizilmiş belli bir arazi üzerinde, amacı ekonomik faaliyetlerde bulunmak olan tarafların bir araya gelmesi demek değildir. Devlet, fizik ve ahlak bakımından birbirine benzeyen bir insan toplumu teşkilatıdır, nesillerini daha iyi yetiştirmek ve Allah'ın ırklarına Allah tarafından gösterilen hedefe ulaşmak için kurulmuştur. Bir devletin gayesi ve manası yalnız budur. Ekonomi, bu görevin yerine getirilmesi için lüzumlu olan birçok vasıtadan sadece bir tanesidir. Ekonomi devletin ne sebebidir ne de amacıdır. Devletin tabiata aykırı olarak yanlış bir temele oturtulması hali istisnadır. Devletin devlet olarak mutlaka sınırları belli bir arazi üzerinde bulunmasına lüzum olmadığının izahı da buradadır. Bu şart ancak soydaşlarının geçimini kendi imkanlarıyla temin etmek isteyen, yani beka mücadelelerini kendi imkanlarıyla yürütmek isteyen milletler için zorunlu olur. Fertlerin hayatlarının feda edilmesi ırkın bekasını temin için zaruridir. Bir devletin oluşumu ve yaşaması için başlıca şart, karakter ve ırk birliği temeline dayanan bir dayanışma hissinin mevcut bulunmasıdır ve her vasıta ile bunu korumak için kararlı olmaktır. (sf.105) Gerçekte devletleri yaratan ve muhafaza eden güçlerin neler olduğu sorulursa, buna verilecek cevap şu şekilde ifade edilebilir. Ferdin toplum uğruna fedakarlık ruhu ve iradesi. Bu faziletlerin ekonomi ile hiçbir ilgisi olmayışı, insanın ekonomi için kendini hiçbir zaman feda etmeyişinden ileri gelir. İnsan bir iş için ölmez, bir ideal için ölür. (sf. 106)
Reklam
Ben de öyle...
- Ben dün gece mühim bir karar verdim. - Neye? - Yaşamaya... - Bu ne demek? - Gayet sade, kendimi öldürmemeye...
Sayfa 471
Devletin Değil Irkların Geleceğinin Korunması...
İktidar kanuni yolların dışına çıkmadıkça, ona karşı mücadele de kanuni yoldan olmalıdır, fakat iktidar kanun dışı yollara başvurursa aynı şekilde karşılık vermekte tereddüt edilmemelidir. Fakat unutmamak lazımdır ki, insanların varlıklarının en büyük gayesi devletin değil, ırklarının geleceğinin korunmasıdır. Bir ırk imha edilmek, bir yerden çıkarılmak tehlikesiyle karşı karşıya kalırsa, kanuna uymak meselesi ancak ikinci planda bir rol oynar. Bu durumda mevcut iktidarın tamamen kanuni yollara başvurmuş olmasının pek önemi yoktur. Zulme uğrayanların içgüdüsü, her araca başvurarak yapacakları mücadele için en büyük mazeret olur. Bu dünyada iç ve dış esaretten kurtulmak için yapılan bütün mücadeleler -ki tarihte bunun harika örneklerine rastlanır, bu prensip dairesinde yürütülmüştür. İnsanların hukuku devlet hukukundan üstündür. Bir millet, insan hakları için giriştiği mücadelede mağlup olmuşsa, kader onu terazisinde tartmış, bu dünyada var olma saadetine erişemeyecek kadar hafif bulmuştur. Çünkü geleceği için mücadeleye hazır olmayan veya buna gücü yetmeyen bir millet, Allah tarafından ebediyen yok edilmeğe mahkum edilmiştir.
Boş Olan Yüz Beyin Akıllı Bir Adamın Beyninin Yerini Asla Alamaz...
Unutulmaması gereken bir konu vardır: Çoğunluk hiçbir zaman bir adamın yerini tutamaz. Çoğunluk yalnız aptalları değil hain ve alçakları da temsil eder. Boş olan yüz beyin akıllı bir adamın beyninin yerini asla alamaz, yüz ödlek bir araya gelse kahramanca bir iş beklenemez.
Liderliğe dair;
İkinci durum -bugün çok görülüyor-, lider durumunda olan davasına inanmaz ya da az inanırsa, bunu savunması da o kadar yavan, içi boş, heyecansız ve donuk olur, daima basit araçları seçer: Çünkü insan ancak inandığı şey için hayatını feda edebilir. Taraftarları arasında gözden düşer, hayasız hareketlerde bulunur ve sonunda lider özelliklerinin hepsini feda edip bir politikacı olur: Bu çeşit insanların tek ve gerçek inancı inançsızlıktır, fikirlerinin bulunmayışıdır. Bunlar küstah, haddini bilmez olur ve yalan uydurmayı sanat haline getirirler. Böyle bir insanın parlamentoya girmesi şerefli insanlar için bir felakettir.
Karakter Bakımından Olgunlaşma ve Siyasete Atılma Meselesi.
Bugün şu görüşü taşıyorum, özel bir kabiliyet sahibi olmayan insanlar otuz yaşından önce siyasete atılmamalıdır. Bu yaşa kadar ancak bir platformda fikirlerin oluşması söz konusu olabilir, bu da çeşitli siyasi meselelerin incelenmesi ve tavır sahibi olunması için bir başlangıç noktasıdır. İnsan ancak genel ve temel fikirleri aldıktan, güncel meseleler için oturmuş fikirleri edindikten sonra karakter bakımından olgunlaşır ve ancak bundan sonra siyasi hayata atılabilir veya atılmak zorundadır. Böyle olmadığı durumda, bir gün gerçek meseleler hakkındaki görüşünü değiştirmek, ya da uzun zamandan beri zekasının ve kanaatlerinin aykırı bulmasına rağmen, tuttuğu yanlış inançlara saplanıp kalacaktır.
Reklam
Baş başa konuştuğum zaman makul fikirleri olan insanların, kitleye karışır karışmaz bu fikirleri nasıl yitirdiğini anlamak bana güç geliyordu. Bu beni çok defa ümitsizliğe düşürdü. Saatlerce konuştuktan ve bu sefer onları tam ikna ettiğimden saçma peşin hükümlerini çürüttüğümden emin olarak sevinç duyarken, ertesi gün büyük bir üzüntü ile her şeyi baştan anlatmak gerektiğini görüyordum. Bütün çabalarım boşa gidiyordu. Onların saçma fikirleri gelip gitmeler içinde bulunan bir rakkas gibi yine hareket noktasına geri dönüyordu.
Hitler Felsefesi diyelim biz buna...
HİS istediği kadar isyan etsin, AKIL gerçek sonuçları çıkarıyordu.
Kitap Okumak Bunun İçindir! Lütfen Okuyunuz...
Benim "okumak"tan anladığım mana, sözde "aydın"larımızın anladığı mana ile bir değildi. Bir kitabı bitirip başkasına başlayan, bir yazıdan sonra hemen ötekine geçen insanlar bilirim, fakat onlara "okumuş" diyemem. Bir yığın bilgi ve fikre sahip olurlar fakat zekaları bunları ne ayırabilir ne de birbirinden farklı
Zorluklar, yaşama değer katar. Zorluk çektiğiniz kadar başarılı olursunuz...
Zamanında bana kaderin sert yüzü olarak görünen şeyi bugün bir takdir-i ilahi olarak görüyorum. Zaruret tanrıçası beni kollarına almış ve çoğu zaman mahvetmekle tehdit ediyordu. Engellerle birlikte iradem de kuvvetlendi ve sonunda başarılı oldum. Beni sertleştiren, pişiren o devreye şükran borçluyum ve sertleşme gücüne sahip olduğum için memnunum. O devir beni kolay hayatın hiçliğinden alarak, narin bir yuvanın nazlı çocuğu olmaktan kurtarıp yeni kaygılar vermişti. Beni sefalet ve zaruret dünyasına atmış, ileride kavgasını yapacağım gerçekleri öğretmişti. Bütün bunlar için o ıstırap yıllarına şükran borçluyum.
Tarih okumak...
Bugün bile okullarda dünya tarihi öğretimi iyi değildir. Öğretmenler tarih dersinin maksadının yalnızca tarihleri ve hadiseleri öğretmekten ibaret olduğunu düşünmektedirler. Bir öğrenci için bir savaşın başlama ve bitiş tarihlerini bilmek ya da bir mareşalin doğumunu, bir taç giyme töre- nini bilmek önemli değildir.Tarih okumak, tarihi olayları doğuran ve gerektiren şeyleri öğrenmek ve araştırmaktır. Gerçek hüner şuradadır: Esas olanı saklamak, teferruatı ise unutmak.
201 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.