Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

ro.dî Jon Kürt

ro.dî Jon Kürt
@ttarkovski
Psikolojik Danışmanlık|Rehberlik
60 okur puanı
Mayıs 2019 tarihinde katıldı
Şakacı, neşeli, barışçıl bir yaradılışı vardı ama aralıksız uğradığı başarısızlıklar, mutsuzluklar ve çektiği acılar yüzünden herkesin barış ve neșe içinde yaşaması, başka bir biçimde yaşamaya cesaret edememesi için öylesine taşkın bir istek duymaya başlamıştı ki hayatta karşılaştığı küçücük bir uyumsuzluk, uğradığı küçücük bir başarısızlık onu bir anda çileden çıkarıyor, onca parlak umutlardan ve güzel düşlerden sonra kaderine lanet okumaya; eline geçeni yerlere çalmaya, başını duvarlara vurmaya başlıyordu.
Reklam
Yaşamın olumsuz tarafını en baştan beri sezinledim ve hissettim, her șeyin boş olduğunu... Can sıkıntısının ıstırabını tepeden tırnağa çektim. Bu belki de doğuştandır, elimden bir sey gelmez.* Hüzünlüyüm, kederliyim. Buna karşı hiçbir şey yapılamaz. Kendi başına geçmesi gerekir.
Biraz histerik, bir nevi sara hastası bozuntusuyum; saraya yakalanma şansına nail olmamam anlamında, Eğer hakiki bir hastalğım olsaydı, benim için bir kurtuluş olurdu bu, Ama her zaman içsel olarak paramparça bir halde ve hayat görüşüme zıt olan büyük bir gerginlik içinde yaşamak zorunda kaldım, çünkü kendi dışımda bir çıkış bulamadım. Hayat hakkında karanlık bir anlayışım olmasına rağmen, varoluş için daima büyük bir tutku besledim. Öyle büyük bir tutku ki, tersyüz olarak hayatn inkârına dönüştü, çünkü yaşam iştahımı tatmin etme yolları yoktu elimde. Böylece, demek ki hayal kırıklığına uğramış bir adam değilim; ama çaba fazlasından ötürü içsel gücü kalmamış bir adamım.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Yaşamıma sıkıntı tecrübesinin hükmettiğini söyleyebilirim. Bu duyguyu ta çocukluğumda tanıdım. Eğlence, sohbet ya da zevklerle oyalanabilecek sıkıntı değil burada söz konusu olan; tabir caizse temel bir sıkıntı bu ve şundan ibaret: Kendi evinizde veya başkasının evinde, ya da güzel bir manzaranın karşısında, az ya da çok aniden her şeyin içi ve anlamı boșalıyor. içte ve dışta boşluk. Tüm evren hiçliğin damgasını yiyor. Ve hiçbir şey bizi ilgilendirmiyor, hiçbir şey dikkatimizi hak etmiyor. Sıkıntı bir baş dönmesidir, ama sakin ve yeknesak bir baş dönmesidir, evrensel anlamsızlığın ortaya çıkışıdır; bu dünyada da öbür dünyada da bir șey yapılamayacağının, yapılmaması gerektiğinin, hayrete varan, ya da en üst basirete varan kesinliğidir, bize uyabilecek ya da bizi tatmin edebilecek hiçbir sey yoktur dünyada.
Kendi payıma, dünyadan şikayetçi değilim. Evren adına bir itirazım da yok. Karamsar sayılmam. Acı çekerim ve şikayet ederim, ama acı çekmek genel bir kural mıdır, insan doğasında mı vardır, bilmem. Öyle ya da değil, bilsem ne olur, bilmesem ne olur? Acı çekiyorum, ama bunu hak edip etmediğimi bilmiyorum. Karamsar değilim, hüzünlüyüm.
Reklam
Milyon Kere Ayten Ben bir Ayten'dir tutturmuşum oh ne iyi Ayten'li içkiler içip sarhoş oluyorum ne güzel Hoşuma gitmiyorsa rengi denizlerin Biraz Ayten sürüyorum güzelleşiyor Şarkılar söylüyorum Şiirler yazıyorum Ayten üstüne Saatim her zaman Ayten'e beş var Ya da Ayten'i beş geçiyor Ne yana baksam gördüğüm o Gözümü yumsam
Tam da bunu düşündüğü sırada durumunun umarsızlığı çöktü içine. Bütün açıklığıyla Gölgeler Vadisi’nde olduğunu gördü. İçindeki hayat giderek sönüp gidiyor, yavaş yavaş ölüme doğru ilerliyordu. Ne çok uyuduğunu ve buna rağmen ne çok uyumak istediğini fark etti. Halbuki eskiden uykudan nefret ederdi. O zamanlar uyku, hayatının kıymetli anlarını çalıyordu. Yirmi dört saatte dört saat uyku, dört saatlik hayatın elinden alınması demekti. Nasıl da çok görürdü uykuyu! Oysa şimdi çok gördüğü şey hayattı artık. Hayat güzel değildi; tatsızdı, acıydı. En vahimi de buydu. Yaşamayı arzu etmeyen bir hayat, sona erme yoluna girmiş demektir. Derinlerinde bir yerde hissettiği kendini koruma içgüdüsü onu harekete geçirince oradan uzaklaşması gerektiğinin farkına vardı.
gidiyorum; yorgun, solgun, ağlamaklı viraneme doğru sizin şehrinizden Tanrı’ya götürüyorum perişan ve divane gönlümüalıp götürüyorum, o uzak noktaya günahın renklerinden arındırmaya aşkın lekesinden temizlemeye yok olup gitmiş, yersiz bunca istekten arındırmayaalıp götürüyorum, senden uzak kalsın diye senden, ey boş umudun cilvesi alıp götürüyorum onu, diri diri gömeyim diye bundan sonra konuşmayı hatırlamasın diyeinleyiş titriyor, gözyaşı oynuyor ah, bırak, bırak kaçıp kurtulayım senden, ey günahın coşkun pınarı en iyisi bu belki de, senden sakınayımTanrı şahit ki mutluluk goncasıydım ben aşkın eli geldi ve dalımdan kopardı beni âhın alevi oldum, yazık ki dudağım bir daha o dudağa kavuşmadısonunda yolculuk bağı bağladı ayağımı gidiyorum, dudaklarımda gülümseme, bağrımda kan gidiyorum, gönlümden çek elini ey, hiçbir şey vermeyen, boş umut
Huzursuzluk değil bu. Tanımlanması güç bir boşluk duygusu. Biten ama ne olduğunu ve yerine neyi koyacağımı iyi bilmediğim bir şeyden dolayı duyduğum şaşkınlık. Derin hüzün. Belli belirsiz bir yavanlık var hayatımda, bir solgunluk. İçimde bir düşman barınıyor ama nedir, kimdir o, bilmiyorum.
kimi zaman sadece eğleniyormuş gibi hissediyorum, kaçınılmaz olanı erteleyerek. sadece üzerimden kayıp giden muazzam bir zaman hissine sahibim. kalan zamanımı düşünerek, bir şeyler yaparak geçirmeliyim, bunu biliyorum. sıkıcı şeyleri dinlememeye çalışıyorum. gerçekten üzgünüm, işte bu kadar.
Reklam
Aynaya baktığımda yüzüm şaşırtıcı derecede canlı ve parlak görünüyordu. Yabancı birine aitti sanki. Yüzüm üzüntü, acı gibi duygularımla hiçbir ilgisi yokmuş gibi kendi başına özgürce yaşıyordu.
Acı çekmek bayılana dek dayak yemek degildi. Ayaktaki cam kesiğine eczanede dikiş attırmak değildi. Asıl acı, kalbi baștan aşağı sancılara boğan, insana sırrını kimselere anlatmadan ölmeyi arzulatan bir șeydi. Kolları, başı hep dermansız bırakan, yastıkta öbür yana dönme isteğini bile söndüren bir şey.
"olabilir. Beni sevmemiş olabilirsin, yanına yakıştıramamışsındır, beğenmemişsindir sana göre değilimdir. ya da ne bileyim sevmemişsindir, unutamadığın vardır, güvenememişsindir bunu anlıyorum ama neden sevecekmişsin gibi hissettirdin."
356 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.