Sultan Hamid'in hususi operatörlüğüne tâyinimden birkaç sene sonraydı. Bir gün Hünkârın en sevgili gözdesi hastalanmış. Ecnebi saray hekimlerinden biri bakmış: «Ehemmiyetsiz bir çıban, låpa koyunuz, geçer!» demiş! Ama, kadıncağız bu tedavi tarzıyle iyi olmamış. Üstelik sırtındaki yara büyüdükçe büyümüş… Padişahın vehmi, malüm… Hünkâr telâşa
Jean Auguste Dominique Ingres – FRANSA
Sanatçı Oryantalizme katkıda bulunan ‘Türk Hamamı’ tablosuyla dikkatleri üzerine topladı. Osmanlı topraklarında hiç bulunmamasına rağmen, bu kadar ustalıkla resmedilen çıplak kadınlarla dolu hamam, bazı çevrelerce alkışlanırken, bazılarınca olumsuz eleştirildi. 25 kadının çıplak biçimde hamam sefası yaptığı eseri, Le Figaro Dergisi ‘19’uncu yüzyılın en erotik resmi’ ilan etti.
Tam Ingres’in o kalabalık Türk Hamamı tablosuna dalıp gitmişken, ansızın buğulu kadınların arasında fırlayıp neye uğradığını anlamadan kendini yeniden Lima’da, evinde, çalışma odasında buluvermişti.
Fransız Jean Auguste Dominique Ingres, 1797'de Paris'teki Louis David atölyesine girene kadar pek çok ödül kazandı. Yağlı boya ile çalışmayı tercih eden sanatçı, David'den büyük ölçüde etkilendi. Romantizmden hoşlanmamasına rağmen, resimlerinin pek çoğunda romantik öğeler göze çarpar. Flaxman'ın yanındayken Antik Çağ'a ilgi duydu ve büyük olasılıkla neo-klasik tarzdaki eserlerini bu dönemden sonra vermeye başladı. 1806'da İtalya'ya gelerek çalışmalarına devam eden Ingres, serbest çalışmalarının yanında akademik unvana sahip ‘İsa Din Bilginlerinin Arasında' gibi eserler de verdi. Oryantalizme katkıda bulunan “Türk Hamamı' tablosuyla dikkatleri üzerine topladı. Osmanlı topraklarında hiç bulunmamasına rağmen, bu kadar ustalıkla resmedilen çıplak kadınlarla dolu hamam, bazı çevrelerce alkışlanırken, bazılarınca olumsuz eleştirildi. 25 kadının çıplak biçimde hamam sefası yaptığı eseri, Le Figaro Dergisi '19'uncu yüzyılın en erotik resmi' ilan etti.
Coşku ve heyacanı kontrol altına almak için on veya on iki saatlik uzun banyolar uygulanması, ilk yıllarda başvurulan tedavilerdendir. Türk hamamı dışında, bimarhanede, Fransa ve Belçikada’ki tımarhanelerde karşılaşılan türden kapaklı küvetler/fıçı banyolar [baignoires couvercles] bulunmaktadır
Emektar meslekdaşımız Emin Ali Çavlı, Beyazıd hamamının yıkılması ihtimalini feryadına konu yapmış. Bağırıyor, "aman, yıkmayın!" diye. Haklı! "Yıkanma medeniyetimiz" in bir yadigarını "yıkma medeniyetimiz" e kurban etmiyelim.
Hamamlarımız. Türk temizliğinin anıtlarıdır. Yıkmıyalım.
Sayfa 147 - T.C Kültür Bakanlığı YayınlarıKitabı okudu
ÜNAL YALTIRIK
Diyarbakır'da İlkokul
8 yaşında herhalde Diyarbakır'a geliyorsunuz, 1940-41 arası... Kabaca 8-12 yaş arasında Diyarbakır'dasınız diyebilir miyiz?
Evet. İlkokula orada başladığım için o hesaba geliyor. 8 yaşında ilkokula Diyarbakır'da başladım.
Diyarbakır'daki evinizi hatırlıyor musunuz? Nasıl bir evdi?
İlk uğrağım bir Türk hamamı oldu. Zindanın iliklerime kadar işlemiş kirinden pasından iyice temizlendim. Yarında sadece bir gece kaldığım Ella da, hayatıma bir çeki düzen vermem için Detroit'te kalmama taraftardı. Sabıkalı biri, yabancı bir kentte polis takibatı altında yaşamaktan kendini kurtarabilirdi. Müslümanlan küçümseyen Ella'nın önem verdiği nokta buydu. Gerek Hilda, gerek Reginald çok ilgilenmişlerdi Ella'nın Müsümanlığı ile. Buna rağmen inadı tutmuş, ayak diremişti bir kez Ella. "Fikrimce." diyordu bana, "kişi ne olmak isterse istesin özgürdür seçmekte; Aziz mi, Cumartesi Dervişi mi, her neyse işte." diyordu; ama kesinlikle Müslüman olmayacağını söylüyordu.
"Askerlerin kusursuz donanım ve disiplini yanında, sağlık ve temizliğin geliştirilmesi için gösterilen büyük özen şaşırtıcıdır. Her keresinde kırk asker alabilen dev bir Türk hamamı her an kullanılmaya hazır beklemektedir. Türkiye'nin elinde donanım ve cephanesiyle birlikte 1 milyon adet mavzer silahı bulunmaktadır. Bakanlığımızı ilgilendirebilir: Avrupa'nın bu 'Hasta Adam'ının karşısında yalnızca bir tek düşman güç çıkarsa heralde modern zamanların en dinç ve dinamik hastasına tanık oluruz."
lngres'in vasiyeti ve zafer türküsü olan Türk Hamamı, o dönemde genç sanatçılar tarafından bilinmiyordu; eser Prens Amedee de Broglie'nin koleksiyonundaydı ve Louvre'a ancak 1911 yılında girdi. Bu önemli kompozisyon kapalı bir mekana statik figürlerin dahil edilme sorununu gündeme getiriyordu. Picasso tersini savunur ancak önce lngres gibi davranır: tek tek figürlerin etüdü, farklı bölümlerin art arda ya da eşzamanlı olarak hazırlandığı kompozisyon taslakları; ardından, önceki aylarda sindirilen şeylerin genellikle yan yana konarak buluştuğu nihai tablo.