Keyifle kendisini okutturan bir kitaptı. Akıcı ve sade anlatımı sayesinde okurken okuyucusunu hiç yormuyor. Kendi doğup büyüdüğü ve yaşadığı toprağın destanlarını, türkülerini, atasözlerini, yaptığı sanata yansıtan her sanatçıya fazladan bir hayranlığım vardır. Keza, Cengiz Aytmatov da bu türden bir yazar olduğu için okuduğum her sayfa zihnimde Yaşar Kemal tadı bıraktı. Kah sarı-özek bozkırında bir demiryolu işçisi, kah Nayman topraklarında gezinen bir mankurt, kah da orman göğüslüler gezegenine gitme cesaretini gösteren maceraperest bir astranot oldum. Kitabı yazarken kronolojik bir zaman akışı kullanmaması anlatımı hep akıcı tutmuş. Bir bölüm geçmişe yolculuk ederken bir bölümde anı yaşadık, diğer bölümlerde ise geçmişteki geleceğe gittik. Anlatım tekniği açısından; her şeyi bilen 3 kişinin ağzından olaylara tanıklık ediyor okuyucu, yani anlatıcı; İlahı bir bakış açısıyla herşeyi biliyor görüyor ve bizlere aktarıyor. Bu anlatım tekniği sayesinde okuyucunun herşeyi anlayıp kavramasını kolaylaşıyor. Kitapta ki mesajlara gelecek olursak; üstad yarattığı karakterlerin çatışmasıyla mesaj verme yolunu seçmiş. Örneğin; Yedigey-Sabitcan tartışmaları gelenek ve göreneklerine yabancılaşan yeni nesilin kolaycılığına en güzel örneklerden. Yine yarattığı despot müfettiş karakteriyle, yozlaşan Sovyet devlet sistemini yarattığı mağduriyetleri ortaya koyuyor. Kitabı tek bir cümleyle özetlemeye kalkarsam da; Aşk, savaş, yaşam mücadelesi, uzay yolculuğu ve daha birçok şeyi içinde barındıran müthiş bir hikaye diyebilirim.