Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Geceleri kalkıp ibadet etmiyorsun,gündüzleri de oruç tutmuyorsun, öyleyken senin bütün yaşantında ve bütün bedeninde üzüntü ve kederden eser yok! Çünkü gaflet senin kalbini haklamış! Canlı olan ufak bir iğne batmasına bile derhal tepki verir,ama ölüyü kılıçla ikiye bölsen bile acı duymaz. Şu halinle senin de kalbin ölü demektir..
Axx Psikasteni...
Janet'nin çalışmalarından beri, psikasteninin başlıca özellikleri şunlardır: organik belirtilere sahip sinirsel bitkinlik durumu ( kas zayıflığı, sindirim sistemi sorunları, baş ağrısı) ; zihinsel zayıflıklar ( çabuk yorulma, çaba sarf edememe, engel karşısında şaşkınlık ; gerçekliğe ve içinde bulunulan ana dahil olmada güçlülük : Janet bu durumu "gerçekliğin işlevinin kaybı" olarak adlandırmaktaydı) ; ve son olarak duygusal sorunlar ( üzüntü, kaygı, paroksistik anksiyete.)
Reklam
Dönsen ve öpsem incitmeden Alnının gücenik ülkesini Benim ömrümsün sen, onurum, geleceğim... Gitmek hangi acıyı onarır ki Bilmez misin çare değil üzüntü.
Zamanın kaybolduğunu bilenler, en çok üzüntü duyanlardır.
Gerçek üzüntü ne zaman başlar biliyor musun? Yaşın kadar yaşamadığını anladığı an...
“ Onu bekliyorum, evet, her gün, her an bekliyorum, ama tuhaf bir bekleyiş bu. Umutlanmadan, hatta sanki hiç önemsemeden bekliyorum. Bir üzüntü hissetmiyorum artık. Bu bekleyişin en önemli yönü, sürekli bir durum olması; düşüncelerimin, hayatımın doğal bir parçası gibi.”
Reklam
Malumdur ki eğlenceye giden birinin, cenaze alayındakilere özgü üzüntülü bir manzara sergilemesi çekilir bir şey değildir. Çünkü üzüntü sevinçten daha bulaşıcıdır
Niye bana üzüntü vermedi bugün ölüm? Yoksa onu düşünmek mi istemiyorum?
Evini ve ailesini arkasında bırakıp giden birinin hüznüne benzer bir üzüntü kapladı içini.
Benim yaşamım mi? Üzgünüm, çünkü ben bir Üzüntü Vadisi'yim.
Reklam
Ayrılık, yalnızlık, üzüntü anlamına da gelse, aşk her şeye değerdi.
Sayfa 128 - Can YayınlarıKitabı okuyor
Zargana her şeyi seyretti. Üzüntüyü gördü. Hatta kadın yanından geçerken üzüntüye dokundu. Hayran kaldı. Saydam gözyaşlarına, kırışan yüze, abartılı hareketlere, gerçeği kabullenmemek için yapılan bedensel mücadeleye hayran kaldı. Derinden üzülen bir insan, gördüğü en büyük gösteriydi. Sevinen birini seyretmekten daha zevkliydi bu, çünkü gerçekle arasında bir sorun olmadığı için insanın kendini o denli zorlaması gerekmiyordu. Mutsuzlar, büyük şoklar yaşayanlar, kanser olduğunu öğrenenler, çocukları ölenler çok daha iyi bir performans gösteriyorlardı gerçeğe alışabilmek için. Profesyonel aktörler gibi çevrelerindekileri de inandırmak için uğraşıyorlardı. Tabiî, son olarak da, mutsuzluk mutluluktan daha çok ses çıkarıyordu. On iki yaşındaki bir çocuk için önemliydi işin kulakları ilgilendiren bölümü. Çocukların çoğu renge ve sese doğru yürürdü. Zargana da öyle yaptı. Hayatı boyunca üzüntüye doğru yürüdü. Büyüyen her gözbebeğinde, titreyen her çenede, buruşan her alında daha da hızlandı. Ne istediğini biliyordu artık. Dünyanın kabuğu olacak kadar üzüntü. Siyah ve grinin hüküm sürdüğü o eşsiz üzüntü. Gözlerinin rengine yakışacak bir dünya…
Can çekişme kızışır. Ruh aşağıdan yukarıya olmak üzere bütün bedeninden çekilir. Acı doruğa ulaşmıştır. Ölümün sıkıntıları bütün bedenine yayılmıştır. Kalbin, ürperti ve üzüntü içindedir. Rabbinden gazab veya hoşnutluk müjdesini gözleyip beklemektedir.
Peki, bir insan neden ülser olur? Bazılarının dediği gibi aşırı stres veya üzüntü müdür bizi ülser yapan?
Dile gelmiş her Üzüntü sahici bir teselli bekliyordu çünkü ve beklenen teselli gelmek bilmiyordu. Bu büyükler insanı kırılmak korkuta korkuta yalancı yapıyordu. Çocuk büyüdüğünde korkmayan ve kırılmayan biri olmak istedi.
Sayfa 215 - Hep Kitap
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.