haploit insan genomunda 3.2x10⁹ b.ç. (baz çifti) varsa ve mutasyon hızı her kuşakta baz başına 4.8x10-⁹ ise bir zigot ortalama 317 yeni mutasyon taşır. bu sayıyı görece büyük bir insan popülasyonuna oranlayacak olursak her kuşakta çıkabilecek olan potansiyel değişim oldukça etkili olacaktır. ve bu mutasyonun yararlı olması durumunda seçilme ihtimalini de düşünürsek elimizdeki mevcut hammadde değişimi oldukça büyük bir çeşitlilik meydana getirir.
mevcut transpozonlarla (hareketli genetik elementler) organizmanın genom profilinin ne kadar değiştiği ve değişikliklerin yarattığı mutasyonların ne ölçüde varyasyon yarattığını algılayabiliriz. kendiliğinden oluşan mutasyonlar zamanla kromozomlar arasında görece farklılıklar yaratır ve bu farklılıklar kromozomların farklı varyans profillerinde olmasına neden olur. biriken mutasyonlar yararlı olabileceği gibi çoğunlukla zararlı olup yaşayabilirliği düşürür. bu değişimlerin yeni bir varyasyon oluşturmaları oldukça zaman alır. ama dış etmenlerle sürekli ilişki hali göz önüne alınırsa, oldukça yüksek etkili ve farklı çevresel etkenler söz konusu olduğunda, mutasyonların frekansı ve fenotipik etkileri oldukça artabilir.
diptera familyasına uygulanan yüksek radyasyon sonucu oluşan homeotik mutasyonlar, sineklerin anten segmentlerinden bacak gelişimine neden olurlar. bu da bize mutasyonların aslında ciddi bir varyans-çeşitlilik yarattığı yargısını doğrular.
Darwin'in doğal seçilim yoluyla evrim teorisini en iyi anlatacak isim değişimsel evrim'dir. Bu teoriye göre, her nesilde muazzam miktarda genetik varyasyon oluşur fakat çok büyük sayıda yavrudan ancak birkaçı, gelecek nesli oluşturacak şekilde hayatta kalacaktır. Teori, hayatta kalma ve başarıyla üreme olasılığı olan bu bireylerin, belirli özelliklerin bileşimlerine sahip olmaları nedeniyle en iyi uyarlananlar olduklarını varsayar. Bu özellikler, büyük ölçüde genler tarafından belirlendikleri için bu bireylerin genotipleri, seçilim süreci esnasında korunacaktır. Çevrenin değişimleriyle en iyi şekilde baş edebilen genotipe sahip bireylerin (fenotiplerin) sürekli olarak hayatta kalabilmesinin sonucu olarak, her popülasyonun genetik kompozisyonunda sürekli bir değişim olacaktır. Bireylerin hayatta kalabilmelerinin eşitsizliği, kısmen popülasyon içindeki yeni rekombinant genotiplerin rekabeti, kısmen de genlerin frekansını etkileyen şans süreçleri yüzündendir. Bir popülasyonun sonuçtaki değişimine evrim denir. Değişimler genetik olarak benzersiz bireylerin oluşturduğu popülasyonlarda meydana geldiği için evrimin kademeli ve kesintisiz bir süreç olması gereklidir.
ikinci kitap Vampir kralın müstakbel kraliçesinin yakalanıp düşmanlara kaptırılmasının hikayesi karanlık ve beklenmedik sürprizlerle dolu bir şekilde devam ediyor. Silas çok sevdiği Quincey'i bulmaya çalışırken kendini parçaladı . Sonunda kızı kurtardı ama cidden ucundan aldı hatunu Quincey gayet sağlam bir hatun çıktı . Quincey'i kaçıran yakalandığı halde hala bazı saldırılar devam edince kimin yaptığını araştırıyorlar . Çiftin aşkı iyice oturuyor sonlarda ayrı bir hareket oldu tabi olmazsa olmaz :D Genel olarak güzel bir Vampir kitabıydı Silas kontrollu karanlık cool bir tipti . burada enteresan şekilde çift arasında o bind olayı kullanılmadı mesela . Her yazar Vampir konsepti yazarken kendine göre bir varyasyon yaratıyor zaten :))
Oyun başında hiç varyasyon yoktur. Taşları yerleştirmenin tek bir yolu vardır. İlk 6 hamlenin ardından 9 milyon varyasyon ortaya çıkar. Sekiz hamleden sonra 288 milyar farklı seçenek belirir. Olasılıklar gitgide artar. Satranç oynamanın evrendeki gözlemlenebilir atom sayısından daha çok yolu vardır.
Bu kitabı ilk okuyuşum değil,son okuyuşumda olacağını düşünmüyorum.Stephen King ile tanışmamı sağlayan kitap bu kitaptı.Komşumuzun 6.sınıfa giden kızı 3.sınıfa giden bana bu kitabı gizlice okutmuştu.Güzel günlerdi.
Kitabın konusunu herkes biliyor bu yüzden ben kitabın özel olarak incelemesine geçmek istiyorum.
Stephen King’in ilk kitabı bu.Bir
“Oyunun başında, hiç varyasyon yoktur. Taşları yerleştirmenin tek bir yolu vardır. İlk altı hamlenin ardından dokuz milyon varyasyon ortaya çıkar. Sekiz hamleden sonra 288 milyar farklı seçenek belirir. Olasılıklar gitgide artar. Satranç oynamanın evrendeki gözlemlenebilir atom sayısından daha çok yolu vardır. Yani işler bayağı bir karışır. Oynamanın tek bir doğru yolu yoktur, birçok yolu vardır. Satrançta olduğu gibi, hayatta da her şeyin temelinde olasılık yatar. Bütün umutların, bütün hayallerin, pişmanlıkların, yaşadığımız her bir anın.”
Şu satranç tahtasına bak. Şu an, oyun başlamadan önce ne kadar düzenli, güvenli ve huzurlu görünüyor. Ne kadar güzel. Ama sıkıcı. Cansız. Fakat o tahtada ilk hamleyi yaptığın anda durum değişiyor. Karmaşıklaşmaya başlıyor. Yaptığın her hamlede kaos daha da artıyor. Oynaması gayet basit. Ama ustalaşmak zor. Yaptığın her hamlede olasılıklarla dolu yepyeni bir dünyanın kapılarını açıyorsun. Oyunun başında, hiç varyasyon yoktur. Taşları yerleştirmenin tek bir yolu vardır. İlk altı hamlenin ardından dokuz milyon varyasyon ortaya çıkar. Sekiz hamleden sonra 288 milyar farklı seçenek belirir. Olasılıklar gitgide artar. Satranç oynamanın evrendeki gözlemlenebilir atom sayısından daha çok yolu vardır. Yani işler bayağı bir karışır. Oynamanın tek bir doğru yolu yoktur, birçok yolu vardır. Satrançta olduğu gibi, hayatta da her şeyin temelinde olasılık yatar. Bütün umutların, bütün hayallerin, pişmanlıkların, yaşadığımız her bir anın.
Sürekli bir varyasyon içerisinde yaşamaya mahkumuz. Yani sürekli iyi ve kötü karşılaşmaya mahkumuz. Önemli olan, bu yaşamayı, bu karşılaşmalar zinciri içerisinde varoluş gücümüzü nasıl artırırız? Nasıl iyi karşılaşmalar yaratırız?
"1997 de lan Wilmut'un Dolly'yi klonlaması, 1998 de Gearhart ve Thomson'un insan kök hücresi hatlarını geliştirmesi hakim genetik varsayımları sarsmıştır.
Kök hücre araştırmaları hücrelerin kaderinin genler tarafindan belirlenmediğini ortaya çıkarmıştır.
Bu keşifler gelişimin preformasyonun izin verdiğinden daha esnek ve etkileşime açık bir yapıda olduğunu kanıtlamaktadır.
Genetik paradigma ihtimaller yelpazesi hakkında sağın bilgi sunmaktadır; lakin genetik ifadenin düzenlenmesi olgusuna birçok "yorum" dahil olmaktadır.
İfade düzeyindeki birçok varyasyon epigenetik süreçler tarafından kontrol edilmekte ve düzenlenmektedir. Başka ifadeyle "yorumlar" epigenetiktir.
-Esra Kartal Soysal, Gen Ötesi- İnsan Sonrası/Epigenetik Felsefesine Giriş, Ketebe Yayınevi, syf: 131
Sürekli bir varyasyon içerisinde yaşamaya mahkûmuz. Yani sürekli iyi ve kötü karşılaşmalarla yaşamaya mahkûmuz. Önemli olan, bu yaşamayı, bu karşılaşmalar zinciri içerisinde varoluş gücümüzü nasıl artırırız?
Nasıl iyi karşılaşmalar yaratırız?