Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yaşlılık yalnızca yokuşlarda zorlanmak değil, ölümden öyle fazla korkmamak da olmalı.../Syf.112
Bir yerde okumuştum beyaz saç yaşlılık belirtisi değil yaşanmışlık belirtisiymiş. :)
Reklam
Adı Hüseyin’di. Ömrünün yaşlılık yıllarında öyle birdenbire bütün sevgisini kedi ve köpeklere vermeye başlamıştı. “Niye” diye sorduğumda acıdan yapılmış bir gülümseme yüzünde yanıp söndü, sonrada burukluğum diliyle mırıldanırdı: “İnsanlar kadar derin ısırmıyorlar…”
Kurak bir çölden daha vahimdi bu yaşlılık yarıkları. O kurumuş topraklar su ile çamur olabilir, yumuşayabilir veya hayat tekrar o topraklarda var olabilirdi. Onun çorak yüzünde su sadece akıp gidiyordu. Ne bir çamurlaşma ne de bir hayat belirtisi oluşuyordu
+ İnsanlar neden ölür ? - Değişir ; kalp krizi , kanser , kaza , yaşlılık. + Yani , ölüm ne demek ? - Kalbin kan pompalaması durur , beyne kan gitmez , hareket durur , her şey durur . Her şey biter . + Geriye ne kalır ? - İnsan ne yaşamışsa o . Bu onun anıları ve bıraktıklarıdır. Anılar önemlidir. Birisini belli özelliklerini ve belli yanlarını hatırlarsın. + Hiç ruhtan bahsetmedin. - Ruh diye bir şey yok. + Teyzem olduğunu söyledi. - Bazı insanlar ona inanarak daha rahat eder. + Sen inanıyor musun ? - Ben mi ? Açıkçası bilmiyorum . Neden ? Ne oldu ? + Hiç , sadece , soruların cevabını bulduğumda mutlu oluyorum . Bir de güvercinler ekmek kırıntılarına geldiğinde. Dekalog 🎬
...kimsenin ileri yaşlılık olarak görmeyeceği bir yaşta olsan da, senin yaşına gelmeyi başaramamış olanları düşünmeden edemiyorsun.
Sayfa 10 - Can YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Kültürümüzün gençlik dönemi ve yaratıcı evresi gerilerde kalmıştı, yaşlılık dönemi gelip çatmış, akşamın alacakaranlığı çökmüştü ve pek çok kişi tarafından algılanıp bütün sertliğiyle dile getirilen böyle bir olgudan yola çıkılarak yaşamın sıkıcı bir şekilde mekanikleştirilmesi, o derin ahlaksal çöküş, uluslardaki inançsızlık, sanattaki yapmacıklık gibi endişe verici pek çok belirti açıklanmaya çalışılmaktaydı.
Sayfa 23 - Yapı Kredi Yayınları 13.BaskıKitabı yarım bıraktı
Faal insan tek bir saniyeyi boşa geçirmez ve günün sonunda, her saatin kendisine bir şey kattığını görür. Buna karşılık, ihmalkâr insan, işini gücünü hep başka bir zamana erteler; uyuyup durur ve unutulur, yatakta, masada, sohbette; gün sona erdiğinde hiçbir şey yapmamıştır; aylar ve yıllar akıp gider, yaşlılık gelip çatar, o hâlâ aynı noktadadır.
Tatlı gençlik yıllarından, ileri yaşların sert, katı yıllarına giderken tüm insancıl eğilimlerinizi, duygularınızı yanınıza almayı unutmayın, yolda bırakmayın onları, sonra yerlerinden kaldıramazsınız. Hemen ileride sizi beklemekte olan yaşlılık korkunçtur, hiçbir şeyi geri vermez! Mezar bile ondan daha merhametli, daha lütufkârdır, "Burada bir insan gömülüdür!" diye yazar çünkü mezarın üzerinde; ama yaşlılığın insanlıktan çıkmış soğuk, duygusuz çizgilerinde okunacak hiçbir şey yoktur.
Yaşlılık; ne saçın ağarması ne de belin bükülmesidir. Gayesi biten ve ümidi sönen herkes yaşlıdır. La Edri
Reklam
Bu konu nispeten yeni olsa da giderek artan bir öneme sahip. İmmün hücreler vücut dışına alınıp, tıpkı timüs eğitimi gibi, dışarıda düşmanları tanıyacak şekilde eğitilecek, çoğaltılacak ve sonrasında vücuda geri verilecektir. Ancak immünoterapi adı verilen tedaviler sadece kanser için değil; yaşlılık, Alzheimer gibi durumlar için de devreye girecektir. Bize düşen görev, o güne kadar immün sistemin üzerindeki gereksiz yükü azaltmaktır. Bu gereksiz yük genellikle yiyeceklerin bağırsağa verdiği zararla başlar. Bağırsak mukozasında meydana gelen hasar immün sistemin yükünü artırır; çünkü iç derimiz olan mukozalar içeride bir bariyer oluşturur. Bu bariyer zedelendiğinde içeri sızan maddeler immün sistemi fazlasıyla zorlar ve sistemin erkenden yaşlanmasına neden olur.
"OROSPU ÇOCUĞU" DİYE İLTİFAT OLUR MU )) Yıl 1887 Gazetecinin biri,Victor Hügo'ya soruyor: -- "Eserleriniz ve siz bugüne dek çok olumlu eleştiriler aldınız, çok övüldünüz. Bunlar arasında sizi en çok hangisi hoşnut etti?" Hugo anlatır: -- "Karlı bir kış gecesiydi. Eş dostla yeyip içmiştik. Mesafe kısa diye, evime yürüyerek dönüyordum. Ama fena halde sıkışmıştım. Hızlı adımlarla, malikanemin bahçe kapısına vardım. Kapı kilitliydi. Var gücümle uşağıma seslendim: 'İgooooooor!'... Defalarca bağırmama karşın, İgor beni duymadı. Sidik torbam Atlas Okyanusu büyüklüğüne ulaşmıştı. Altıma kaçırmak üzereydim. Yaşlılık işte. Çaresiz, bahçe duvarına yanaştım. Etrafa bakındım, görünürde kimseler yoktu. Düğmelerimi çözdüm ve su dökmeye başladım. Tam o sırada arkamda bir at arabası durdu. Hiç kıpırdamadan, sessizce işiyordum. Arabacı nefret dolu bir sesle: -- "Seni haddini bilmez, buruşuk orospu çocuğu..! O işediğin, Sefiller'in yazarı Victor Hugo'nun duvarı..!" dedi. İşte, hayatımda duyduğum en güzel iltifat dolu söz buydu."
305 syf.
8/10 puan verdi
·
8 günde okudu
Dar Zamanlar üçlemesinin son kitabı olan Hayır'da Aysel'in artık yaşlılık dönemini okuyor ve onun dilinden geçmişini ve günümüzü tekrar birlikte tahlil ediyoruz. Üçlemenin diğer kitaplarına nazaran biraz daha az çarpıcı geldi bana. Ama yazarın dili, betimlemeleri, dönemle ilgili yorumları değerinden yine hiçbir şey kaybetmemiş.
Hayır...
Hayır...Adalet Ağaoğlu · Everest Yayınları · 20211,024 okunma
Mutluluğun peşinde koşulmaz. Ancak ikna edilebilir. İkna dolaylı yapılır. Bir saldırı değildir. Harekete geçersin, ama direkt olarak değil, çünkü direkt olunca saldırganlaşıyorsun. Hiçbir şey şiddet kadar direkt değildir, ve hiçbir şey direkt davranış kadar şiddetli değildir. Yaşam daireler şeklinde hareket eder, direkt olarak değil. Dünya güneşin etrafında döner. Güneş daha büyük bir güneşin etrafında döner. Galaksiler, tüm evren dönerek hareket eder. Mevsimler dönerek değişir. Çocukluk, gençlik, yaşlılık, hepsi dönüşümlüdür. Yaşam daireseldir, asla direkt gitmez. Direkt hedefe saplanan ok gibi değildir. Ok insan icadıdır. Yaşamda ok gibi bir şey bulunmaz. Ok insanın şiddet dolu beynidir. Ok iki nokta arasındaki en yakın yolu seçer. Okun çok acelesi vardır, hep zamanla yarışır. Ama varoluşun acelesi yoktur.
74 yaş. İşte şimdi yapyalnızım. Alnımı camın soğukluğuna dayamış, bomboş ve anlamsız sokakları, evleri seyrediyorum. Ben bu anı bütün yaşamım boyunca beklemiştim. Nedir, şimdilerde kendimi ufalanmış, elekten geçirilmiş, fitili kalmamış, toplum dışına itelenmiş görüyorum. Dışarda benim kafama uymayan apayrı bir toplum, bir alaca karga, bir karakuş soluk alıp veriyor. İkinci bir toplum bu. Bir vuravur toplumu. Kaba-saba, tort-mort ve de şişmanırak. Çevri çok, fendi bilinmez bir topluluk. Her yanı akla takla bir yaratık.
Sayfa 13 - ADAM yayınları, 1995Kitabı okuyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.