Bilmemek ve bilmediğini bilmemek ölümcül bir hatadır.
Sayfa 86 - Kapı Yayınları - 1. BasımKitabı okuyor
Görebildiğimiz yerlerde ararız zaaflarımızı. Halbuki onlar karanlıktadır ve aydınlatılmayı/bulunmayı beklerler.
Sayfa 79 - Kapı Yayınları - 1. BasımKitabı okuyor
Reklam
hayallerinden uzaklaşan insan sadece bulunduğu kabın şeklini alarak yaşamını sürdürür.
Sayfa 77 - Kapı Yayınları - 1. BasımKitabı okuyor
Bazı insanlar şu hayatta bir dolgu maddesinden ibarettir. Bütünü değiştiremeseler de bir işe yararlar evet. Yük çekerler ve uygun yerlerde yararlı işler yaparlar. Kendilerinden habersizdirler ya da kendilerinin ve yaşamın yalnızca küçük bir bölümünü anlayabilmişlerdir. Kendileriyle de çevreleriyle de çatışma halindedirler. İçe bakışlarında kendilerini hep haklı ve doğru görseler bile kendi eksikliklerini karşıdakine yansıttıklarından çevrelerini suçlama eğilimine girerler. Bu yine onları huzursuz etmeye yeter.
Sayfa 76 - Kapı Yayınları - 1. BasımKitabı okuyor
🎯 HALİFELİK BELASI ANADOLU'YA NASIL GELDİ? 🎯 Osmanlıyı 1299 yılında Oğuz Türklerinin Kayı Boyu kurmuştur. Osmanlı imparatorluğu; - 1299 da kurulmuş, 1579'a kadar 3 asır YÜKSELMİŞ....
Osmanlı sultanlarının İslamiyet'e ve Haremeyn'e hizmeti, Dört Halife devri müstesna, önceki İslam devletlerinin hepsini geçmiştir. Padişahlar, devlet adamları ve hanım sultanlar hep o mukaddes beldelere hizmet aşkıyla yanıp tutuşmuşlardır. Yavuz Sultan Selim ise Osmanlı sultanları arasında, Peygamber Efendimiz'e sonsuz hürmet ve muhabbetiyle öne çıkan ve halifesi mertebesine yükselen padişahtır. Kâbe'nin içini süpürmeye mahsus olan süpürgelerden birisi kendisine sunulduğunda onu bir taç gibi kaldırarak başına koymuştur. Kendinden sonra gelen sultanların taçlarına koydukları sorguç işareti işte buradan gelmektedir. Halep'de iken hutbede adı "Hâkimü'l- Haremeyni'ş-Şerifeyn diye okunduğunda göstermiştir. Gözlerinden yaşlar gelerek: "Hayır, biz bu mukaddes beldelerin hâkimi değil hâdimiyiz. Bizi Hâdimü'l-Haremeyni'ş-Şerifeyn diye anınız" demiştir. Gerçekten de Yavuz'un sözlerinde manasını bulan bu hakikati, Osmanlı; mukaddes topraklara sancak asmaktan ve vali adı altında idareci göndermekten hâyâ edip, atadığı kişilere Medine Muhafızı unvanını vererek, kuru bir söz olmaktan kurtarıp fiiliyâta dökmüştür.
Reklam
1.000 öğeden 31 ile 40 arasındakiler gösteriliyor.