İlk ve orta öğrenimini İzmir'de tamamlar. Onun için uzun sürecek bir serüvenin kapıları 1963'te İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'ne girmesiyle başlar. 1967'de Atatürk üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi'ne asistan olarak girer ve "Kars İli Ağızları - Ses Bilgisi" doktora teziyle 1971 yılında doktorasını verir.
1976 Haziran'ı ile 1977 Ağustos'u arasında Amerika Birleşik Devletleri'nin Seattle şehrinde University of Washington'da misafir araştırıcı olarak bulunur.
1979 yılında "Kutadgu Bilig'de Fiil" adlı teziyle doçent olur.
1983'te ek görevli Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi'nde Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nün başkanlığına getirilir.
1986'da Gazi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi'ne profesör olarak tayin edilir ve bu fakültenin Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü kurar. 1992'de Gazi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü kurulunca bu bölümün başkanlığına getirilir. Hacettepe Üniversitesi'nde Yeni Türk Edebiyatı profesörü olarak görev yapan Bilge Ercilasun'la evlidir. Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun'un Türk dili, edebiyatı, Çağdaş Türk Lehçe ve şiveleri konusunda pek çok eseri ve kalesi bulunmaktadır.
Bir toplantıda genç bir hanım İskender Öksüz'e sorar: "Atsız Beğ'in şiirleri beni çok etkiliyor. Sizce de büyük bir şair mi?" Öksüz'ün cevabı şöyledir: "Atsız Beğ, arada sırada şiir de yazan bir fikir adamı ve romancıdır." "Sonra" diyor İskender Öksüz:
"Sonra, günlerce vicdan azabı çektim. Çünkü aslında soruyu soran gencin duygularını paylaşıyordum. O şiirler beni de ta yüreğimden etkiliyordu. Şaheser değildiler ama öyleydi işte: Birçok şaheserden daha etkiliydiler."
❝Maalesef kendisine vatandaş denilen bir şahsın açtığı hakaret dâvâsının hesabını vermek için karşınızda bulunuyorum. Müdafaaya başlarken şunu belirtmek isterim ki, mahkemenizin vereceği kararı lehime çevirmek için kanunun kaçamak yollarını arıyacak değilim. Cezalardan, hapislerden ve daha ilerisinden korkan bir insan değilim. Başvekile yazdığım
Tarih için kaynak kitap önerileri çok soruluyor. Buradaki yazarların kitaplarına göz atmanızı öneririm. Bu da size son kez yaptığım amme hizmetim olsun zındıklar.
Türk Tarihi=>
'Eski Türkler, ölünün ruhunun yükseldiğine inanırlardı. Bu sebeple Türk Kağanlığı bengü taşlarında ölmek için uç-, uça bar- “uçup gitmek” fiilleri kullanılmıştır.'
Bilinmeyen metinlerin çözülmesi konusunda teorik bir yaklaşım ve Altın Elbiseli Adam yazıtı için yeni bir okuma denemesi
-Ahmet Bican Ercilasun
Esenlikler!
Bugün inceleyeceğim kitap hem hacim olarak yer kaplayan hem de ele alış biçimi açısından geniş çaplı bir eser. Kitabın benim için kilit hususlarından en önemlisi de yazarın Atsız’ın öğrencisi olması ve bu sebeple de Atsız’ın hayatındaki -yer yer- kalan boşlukları rahatlıkla doldurabilmesi, ele aldığı kişiyi yakinen tanıdığı,
Atsız tarihin içinde gezinen bir adamdır. Ruh Adam tarihî bir roman olmasa da tarihten kopamazdı. Günümüzde yaşayan Selim Pusat, iki bin yıl öncesinin Burkay’ıdır. Uygur masalındaki Burkay gibi, o da evli olduğu hâlde bir kızı severek günah işlemiştir. Tarih tekerrür etmiştir. Aslında zaman nedir ki? Atsız’a göre dün, bugün ve yarın, hepsi birdir. “Bu timsal altında toplananlar ‘zaman’ı yapan ‘üç an’ın bir olduğuna inanmışlardır. Gelecek olan günler bugünün gününe karıştıkça vardır. ‘Bugün’ dediğimiz her gün ise esasen ‘dün’dür. Bir ip yumağı gibi dönen zamanın ucu geçmişte, bu geçmiş de Turfan’da, Hoçu’da, Orhun’dadır.” Bu satırları Atsız, 1933 Ekimi’nde çıkardığı Orhun dergisinin ilk sayısında yazmaktadır. Dün, bugün, yarın… Bu üç an da birdir, birbirine karışmıştır. Ruh Adam da öyle. Kâh geçmişte kâh gelecekte yaşamaktadır.
Öncelikle şuana dek okuduğum en kaliteli biyografi eseri olduğunu belirtmek isterim.
Sayın Ercilasun Atsız'ın öğrencisi olduğu için Atsız hakkında birçok bilgi ve belgeye sahip ve bunları kitapta çok titiz ve özenli bir şekilde değerlendirmiş.
Atsız'ın hastalıklarından ikamet ettiği evlerin adreslerine kadar birçok detaylı bilgi kitapta mevcuttur.
Eserde Atsız'ın hayatı anlatıldıktan sonra bilimsel çalışmalarına yer verilmiş ki aslında bu bölüm toplum tarafından sadece 'ırkçı' olarak dar bir kalıba sığdırılan Atsız'ın bir bilim insanı olduğunun kanıtıdır.
Bilimsel çalışmaların detaylandırıldıktan sonra Atsız'ın edebi eserlerinin, şiirlerinin, hikayelerinin, romanlarının, edebi incelemelerine yer verilmiştir. Romanların karakter, mekan, zaman tahlilleri yapılmıştır ve romanlarda muğlak olan bazı noktalar Atsız'ın arkadaşlarına gönderdiği mektuplarla aydınlatılmıştır.
Kitabın son bölümünde ise Atsız'ın belli başlı konulardaki fikirlerine yer verilmiştir.
Kısacası Atsız'a ait her detayı bu eserde bulabilirsiniz. İlgilenen herkese tavsiye edebilirim.