Keşke Koleksiyoncusu değil "Klişe Koleksiyoncusu". Böyle bir giriş yapmamak için çok direndim ama yok, olmadı. Çok üzgünüm bunun için. Size nedenlerini anlatacağım.
Başından sonuna kadar bayağılıklarla donatılmış, yeşilçamvari bir kitaptı Keşke Koleksiyoncusu. Asker arkadaşı iki babanın aynı gün doğan çocukları, coğrafya sebebiyle çocuklara verilen isimler, birlikte büyüyen çocukların birbirine âşık olması, bir diğerinin evlenmesi ve keşkeler. Zorlama bağlantılar, zorlama diyaloglar, zorlama alt metin. Kitaba başlarken çok heyecanlıydım inanın, ancak daha ilk yarısında heyecanım yerini hüsrana bıraktı. Kitaba ve yazara haksızlık etmemek adına sonuna kadar okudum. Elbette yazarın, kitabın sonunda okuyucuya verdiği bir mesaj var. Hiçbir kitap boşuna yazılmıyor. Ancak bu mesaj, kitabın her yanına yayılan, kişisel gelişim kitaplarında da gördüğümüz ve benim hiç hoşlanmadığım öğütlerle okuyucunun gözüne gözüne sokulmuş ne yazık ki. Dikkatimi çeken bir noktayı buraya eklemek istiyorum; kitaptaki karakterlerden biri, okuyucuya "Kahraman Tazeoğlu, Ahmet Batman karakterlerine benzer acılar çeken" şeklinde tanıtılmış. (Bkz. sy. 169) Çok üzgünüm ama yazarın yukarıdan baktığı, eleştirisini yaptığı bayağılığın sınırları dışına çıkamaması bana oldukça komik geldi. Son olarak elimdeki kitapta çok fazla yazım hatasıyla karşılaştım. Zaten zor olan okuma sürecimi daha da zorlaştıran bu yazım hataları beni oldukça rahatsız etti. Okuduğum hiçbir kitap hakkında kolay kolay söyleyemeyeceğim bir şeyi ne yazık ki Keşke Koleksiyoncusu için söylemek zorundayım: "zaman kaybı".