“Yönetenler galiba her çağda, ölü ya da diri hemşerilerine ve mekânlarını saygı göstermektense, oraları kendi iktidarları doğrultusunda yıkmayı ve yeniden yapmayı daha çok seviyorlardı.”
insan bir daha doğmamak üzere ölmeden önce bir-çok kez gelip gitmek zorundadır; kişi başka birilerinin bıraktığı boşluğu doldurmak için gelmez, onları sürüp atmak için gelir.
Beğenilerimiz başkalarının beğenileriyle uyuşmayınca canımız sıkılıyor. Herkesin sevdiğini sevmeyince, herkesin kınadığını kınamayınca içimiz rahat etmiyor.
Ne kadar uyuyabilecekse masumiyetin ve saflığın salıncağında, o kadar uyusun. Be kadar geç büyümesi mümkünse o kadar geç büyüsün. Büyümek zor, acıtıcı ve neredeyse gereksiz zira.
"on yıl önce, falan şehrin kütüphanesindeki çocuk kitapları bölümüne gittim ve hobbit'i sordum; kütüphaneci bana, 'ah evet, biz onu yetişkinler bölümünde tutuyoruz; gerçeklerden kaçışın çocuklar için iyi olmadığı düşüncesindeyiz.' diye cevap verdi."
Eline bir harita tutuşturuyorlar, "Nereye gidersen git, yeter ki bu haritaya uy!" diyorlar. Gözünü bozan bir gözlük takıp, "Dilediğin şeye bakabilirsin!" diyorlar. Kulaklarını tıkadıktan sonra, "İşitmene sıkıntı yok!" diyorlar. Ayağına ille de sıkan papucu geçirir geçirmez, "Koş!" diyorlar. Önüne bir kopya koyuyorlar, "Dilediğini yap, gene de bunun kopyası olsun diyorlar!" diyorlar.
Sana ne kalıyor? Eğreti gidiş, çarpık bakış, yalancı ses, düzmece adım, ters çiziktirme. Baldan tatlı, hoş yanaklı, pırıl pırıl bir ad takmışlar tümüne birden bunların: "Yaşama" diyorlar.
"Bana sorarsanız insanın gençlik dönemi, yaşlılığından daha zor bir dönemdir. Mermerin yontulmadan önceki dönemiyle yontulduktan sonraki dönemi gibi..."
Sayfa 77 - Gençlik En Zor Dönemidir Yaşamın-Çetin AltanKitabı okudu