Romanın başkahramanı Piranesiden ismini alan eserimiz ,birbiri ardına bağlanan salonlar,dehlizlerve heykellerden oluşan , salonlarının sularla kaplı olduğu bir mekanda geçiyor. Kitabın en başında da bahsedildiği gibi burada yaşayan pek fazla bir canlı yok sadece Bay Öteki ve Piranesi.Bir de mekandaki cesetleri sayacak olursak 15 kişiye ulaşıyor toplam sayımız. Piranesi tüm yaşamını buradaki yosunları ve balıkları toplayarak ve etrafta gördüğü bütün salonları ölçüp kayıtlar alarak ve günlük tutarak geçiriyor.Burada uzun bir zaman geçirmesine rağmen 16 nın ortaya çıkışı ve Piranesinin kafasında şekillenen sorularla beraber olayların arkasındaki gizem yavaş yavaş çözülmeye başlıyor.
Açıkçası kitabın girişinde fantastik ve ya büyü ile bağlantılı bir şeyle beklerken olayların aslında ne kadar mantıklı bir açıklamasının olduğu yavaş yavaş gün yüzüne çıktı.Romanı okurken tarif edilen salonlar,heykeller ve dehlizlerin bir görselinin olmasını çok isterdim doğrusu.Ayrıca yazarın Piranesi romanının ismini Venedikli bir mimar ve gravür sanatçısı olan Piranesi''den esinlenerek yazdığını düşünüyorum .
Piranesinin yanlız yaşamasına rağmen kendisine yarattığı ortam ve bundan duyduğu mutluluk da oldukça düşündürüvüydü. Neticede pek çok şeye sahip olduğumuz modern dünyada kaçımız Piranesi kadar kendimizden hoşnut ve mutluyuz?
Herkese iyi okumalar dilerim...