biliyor musun ben gitseydim asla dönmezdim ama gidemedim. aslında gidecek bir yer bulamadım. hep kaldım bu adada. ''emekli mimarımdır, arkeolog kenan bey'in karısıyımdır.'' deyip kaldım.
Yalçın Tosun’un okuduğum ilk kitabı. İncecik bir kitap olmasına rağmen her öykü o kadar ağırdı ki. Bir çırpıda okuyup bitiririm dediğim kitabı her öyküden sonra sindirip devam etmem zaman aldı. Karakterlerin istismar edildiği öyküler kaleme almış yazar. Bir çok kişinin konuşmaya cesaret edemeyeceği konuları işlemiş.
X'te (Twitter'da) bir kullanıcı tarafından hazırlanan Queer Edebiyat ile ilgili bir seride yazarın ismini görüp not etmiştim. Kendi yazarlarımız arasında queer konu başlıklı kitapların olduğundan bir haber olduğum için açıkçası şaşırmıştım.
Kitabın kendisini alıp okuyamasam da e-kitap olarak okuma fırsatı buldum.
Öykülerdeki acımasız tavır, üzüntülü anlar, anlaşılmama, kaybolma, kendini arama, kendini keşfedip bir başkasına kabullendirememe... Hepsi o kadar gerçek ki! Okurken kesin şu an birinin yarım kalmış hikayesinden bir kesit okuyorum diye geçirdim içimden. Bazı öykülerde olayın her iki kişinin de gözünden anlatılışını özellikle sevdim. o anlaşılmama, kabul edilmeme durumunu vurguladığını düşünüyorum hatta.
Ama şu da bir gerçek ki güncel yazarlarımız arasında öykü kategorisinde beni çok ama çok etkileyen kişi hala : Ömür İklim Demir. Nedense Ömür İklim Demir'in acıklı öyküleri içime daha çok işliyor. Bu demek değildir ki Yalçın Tosun okumayacağım. Tabii ki yeni kitabının siparişini verdim bile.!
Dokunma DersleriYalçın Tosun · Yapı Kredi Yayınları · 2018620 okunma
adı gibi hüzünlüydü. toplumun kabul etmediği insanların hayatlarından kısacık sahneleri sinir ve üzüntüyle okudum. deli kadın hikayeleri'ne benzettim bu yönünü. hantal köpek ve onat'ın odası beni mahvetti. madam marini'nin hikayesini de kolay kolay unutmam, blue blood dinleyerek okudum.