Koynunuzda altı imzalı boş mukaveleler taşıyorsunuz, küçük bir kumarbazın işaretli kâğıtları dağıttığı gibi dağıtıyorsunuz onları ve her seferinde kaybediyorsunuz bütün küçük kumarbazlar gibi.
Bir cam kadeh gibi yağmur pıtırtılarıyla yıkanan evin içinde bütün ilk aşklarımı, yumuşak, neredeyse kardeşçe bir sevgiyle hatırladım, onların hepsinden bir şeyler öğrenmiştim, hayatımın her dakikasında, ona dokunmuş bir kadın elinin izi duruyordu, en haşin dokunuşları bile yıllar geçtikten sonra bana çok dostça gözüküyordu, eğer onlar olmasaydı bugün bildiğim birçok şeyi bilmez, bugün sahip olduğum birçok şeye sahip olmazdım.
O kitabı gönderen meçhul kadın eli, farkında olmadan, bana daha önce dokunmuş birçok eli canlandırmış ve benim bir kez daha o eller tarafından okşanmamı sağlamıştı.
Kitabı karıştırırken, herkes gibi çocukluğumu ve kadınlarımı kaybettiğimi düşündüm.
Ama aşk, bir ilk aşk olarak orada duruyordu.
Bana sorarsanız, bu işin en büyük ustası Hemingway'di, çok sıradan cümlelerden oluşan bir diyalog yazar ve sizin o konuşmayı yapan insanların bütün hayatını anlamanızı sağlardı.
Aysberg tekniği, diyordu buna.
Küçücük bir parçayı gösteriyor, görünmeyen büyük parçayı, o parçadan hiç söz etmeden ortaya çıkarıyordu.
Bir kızla bir oğlanın bir istasyondaki konuşmalarını anlatan Beyaz Fil Tepeleri, kısa hikâyeciliğin parlak şaheserlerinden biri olmuştu, bütün acı, bütün özlem sıradan cümlelerin içindeydi.
Sizin her gün söylediğiniz cümlelerin bildik sözcüklerinde.
Vazgeçemeyeceğim kadar kıymetli değil hayatım, ben şanslı olanlardanım, hayatımdan daha kıymetli bir şeylerim var benim, öyle altı imzalı boş mukaveleler taşımıyorum koynumda, hayatım karşılığında anlaşmalar yapmıyorum.
Aşk çıplak gezer.
Aşka dokunmak için soyunmak, bütün tüllerinin parçalanmasına razı olmak gerekir.
Görmekten en çok korktuğunu, en derinindekini görürsün.
Ve âşık olduğunda, bir başkasını sevdiğin kadar seversin kendini.
Hazla ve acıyla kavrulmayı öğrenirsin.
Ve âşıkken çırılçıplak gezersin.
Yalnızca âşıkken kendini çırılçıplak görürsün, gördüğünden korkup gördüğünü severek.
Bir orospuyken bir azize, bir azizeyken bir orospu olursun ve ancak âşıkken anlarsın arada bir fark olmadığını.