1913’te Sivas, Gürün’de doğan Dzarugyan, 1915’te yaşanan felaketten sağ kurtulur, ancak babasının hayatını kaybetmesiyle onun için yolun sonu Halep Amerikan yetimhanesine çıkar. Near East Relief (Yakındoğu Yardım Derneği) tarafından açılan bu yetimhane hayatının sonuna dek kederle ve yer yer öfkeyle anacağı günlerini yaşadığı yer olur. Yetimhane döneminin ardından eğitimine bir süre Halep’te devam eder ve ilerleyen dönemde Beyrut’a geçer. Halep’e döndükten sonra 1941’de çıkarmaya başladığı ve 1980’lerin başına kadar haftalık olarak yayımlanan Nayiri dergisi Ermeni edebiyatı ve kültürünün pusulası haline gelmekle kalmaz, yer verdiği siyasi ve sosyal düşüncelerle diaspora araştırmaları yapanlar için önemli bir kaynak olur. Dzarugyan, 1989’da hayatını kaybedene kadar hem yazar hem de gazeteci kimliğiyle Ermeni yazınına büyük katkıda bulunur
"Mazide kalmış o pazar sabahı dört kişiydik. Artık değiliz.
Harutyun çok erken yaşta gençliğinin baharında, veremden öldü.
Kevork biraz daha yaşadı ama o da birkaç yıl önce zehir içerek intihar etti."
1913 yılında Gürün-Sivas’ta doğan Antranik Dzarugyan, 1915 tehciri sonucunda annesiyle Suriye yollarına düşer.
Annesi tarafından, geçici bir süre için Halep’te yetimhaneye bırakılır.Çocukluğu Olmayan Adamlar’da bu süreci anlatıyor Antranik Dzarugyan.
Kitabı okurken, erkenden büyümek zorunda kalan çocukların acısını içinizde hissetseniz de çocukluğa özgü bazı şeylerin şartlar ne kadar zor olursa olsun çocukların elinden alınamadığını, onlara ait olduğunu görüyorsunuz. Uçurtma uçurmanın, okuldan kaçmanın, hazine aramanın, bir çeteye ait olmanın zevki gibi.
Çok beğendim kitabı.
Savaşın etkileri yıkıcıdır, hele çocuklar için. Antranik Dzarugyan Birinci Dünya Savaşı sırasında ailesini yitirmiş yetim Ermeni çocuklarından biri. Kendi yaşadığı yetimhane anılarını ve kendisiyle birlikte aynı kaderi paylaşan diğer çocukları anlatıyor Çocukluğu Olmayan Adamlar 'da. Büyük bir yara izi var kitapta, savaşın ve yıkımın yara izleri. İyiliğe, insanlığa, geleceğe inancını yitirmiş bir sürü çocuğun hikayesi. Çok etkilenerek okuduğum bir kitap oldu.
Bugüne dek en çok okunan Ermeni yazar ve kitabıymış, fakat bizim ülkemizde çok bilinen bir eser değil. Ya da Ermeni edebiyatına karşı büyük bir önyargı var. Edebiyat evrenseldir, Edebiyat bir tarihle hesaplaşma biçimidir, kayıt tutmak, unutmamaktır. Edebiyatın içine girerken tüm önyargıları, milletleri, ideolojileri bir kenara bırakmak gerekiyor diye düşünüyorum. Sorgulamak, anlayabilmek, empati kurabilmek için...
İsmine kesinlikle uyum sağlayan keşke gerçek olmasaydı, keşke gerçekten insanlar özellikle de çocuklar kitapta ki zorlukları yaşamadan mutlu mesut yaşasa dedirten, insana bütün kötülükleri ortadan kaldırmak isteği veren bir kitap. Otobiyografi olması çok iyi hir şekilde empati kurmamızı sağlıyor.