Rüzgâr ayaklarımı yerden kesip alsın ve yasaları tuhaf bir evrene götürsün isterdim. Her şeyin bizim bildiğimizin dışında işlediği bir mekanizmaya sürüklesin beni. Mesela oyuncaklar gibi, insanlarında sökülüp takıldığı bir yer. Sürekli aynı suratla yaşamak, aynı ayaklarla yürümek, aynı ellerle dokunmak aczinin olmayışını deneyimlemek isterdim. Ne vakit, arabaların, insanların, hatta rüzgârın yapışkan sesini duysam huzur yerine sıkıntı, bunalım buluyorum. Ağaçlar milyonlarca yıldır aynı renkte yaprak veriyor, insanlar milyonlarca yıldır savaşıyor, sevişiyor, düşünüyor ve hep aynı devinim. Bunu bilmek zevklerimin birçoğundan mahrum olmama sebep oldu. Her dönemin yalanları yalnızca teknik bakımdan değişiklik gösteriyor ve bu bunaltıcı değil mi? Ölümlüsün ama her tercihin sonunda eğer ölürsen yeniden doğup, başka seçimlerini deneyimleyebileceğin bir evren.
Fena olmaz mıydı?
Sen mi güzelsin
Yoksa ben mi güzel
Gece bakıyorum niye bu kadar sessiz
Yoksa ben mi uyuyorum
Ne oldu ne bitti, hangi yolda gittin
Takipte kalırım
Sigaram mı kötü yoksa içim mi sönük
Sensizliği çekiyorken
Duman alamıyorum...
Yakın zamanda kitap camiasının çok konuşacağı üzerinde tam 4 yıl çalışılmış mükemmel bir kitap!!!
Hayatı, evreni, tanrıyı ve toplumu sorgulayan umutsuz nihilist bir gencin intiharın eşiğindeyken nasıl tüm çevresine bir anda umut olduğunu anlatan akıcı kurgusuyla Habil'in Başına Gelmeyenler..
Her insanın içindeki iyi ve kötünün nasıl ortaya çıktığını (iyi insanların yani yazarın benzetmesi ile Habil'lerin) dünyanın bu yeni düzeninde nasıl kötü olmaya zorlandığının ve kalbiyle yaşayan insanların kötü birisi olmamak için nasıl direndiğini okurken tüylerim diken diken oldu...
Kendi halinde felsefe ve edebiyatla mütevazı bir hayat yaşayan Habil'in kafasının dışındaki dünyada beklenmedik aksiyonlar onu bütün kendi felsefelerini ve hayat anlayışını sorgulamaya itiyor öyle ki o güne kadar severek aşkla okuduğu filozofları, edebiyatçıları ve onların öğretilerinin gerçek dünyada hiçbir işe yaramadıklarını aynı zamanda yaşadığı sorunlar karşısında kendisini hassaslaştırıp zayıflattığını düşünerek onları eleştiriyor.
Muhafazakar Afife hanımın oğlu olan Habil, annesiyle birlikte sürüklendiği bu macerada aynı olaya iki farklı dünya görüşünü bizlere yansıtıyor. Öyle ki sonuna kadar bence sorgulamacı ve agnostik olan Habil, olaylara çok daha çalkantılı bir iç dünyasıyla yaklaşırken inançlı olan annesi Afife hanımın kadere nasıl teslim olduğunu akılcılık ve duygusallık olarak iki ayrı perspektiften olaylara tanıklık ediyoruz.
Merhaba ayçiçeklerim
Habil'in Başına Gelmeyenler/ Atakan Mustafa Doğan
Arka kapak
Modern insan, mükemmel akılcılık ve kusursuz tutarlılık düşüncesiyle şekillendi. Yeni düzenin şafağında ortaya çıkan bu değişime, kapitalizmin havarileri önderlik etti. Önce bencillik ve hırs, sonra acımasızlık ve kötülük bu düzenin yeni normali oldu.
Hiçliğin ortasında buluruz kendimizi bazı zamanlarda.. Biz kimdik, neydik, ne ile uğraşırdık.. Habil 29 yaşındadır
ve bu yaşına kadar para kazanmanın ne demek olduğunu bilmez, düşünmez bile.. Yazarlık ve çok sevdiği şiirleri aşık olduğu edebiyat dışında bir iş ile uğraşmamıştır. Kafede gördüğü ve gizliden gizliye ilgi duyduğu Aysuna açılamayacak kadar da içinde yaşar duygularını.. Birgün babasının yakın arkadaşı onlara babasının zor durumda olduğunu, onlarında tehlikede olduğunu beyan eder ve annesi ve Habil'i apartopar Gürcistana kaçak olarak sokar. Kamurana inanan ikili babasının ne yapıp edip onlara ulaşacak olmasının düşüncesi ile bir bilinmeze doğru adım atarlar. Üzerlerinde bulunan paranın kısa sürede bitmesiyle Habil ne yapacağını şaşırmış bir durumda evlerinin yanındaki ormanda bulunan karton ve benzeri ürünleri toplayan kötü zihniyetli insanlara boyun eğmek zorunda kalır. Peki Habil, Habil olarak devam edebilirmiydi bu kötü şartlar ve kötü kalpler karşısında? Çıkarları uğruna hayatta kalmaya and içmiş bu insanların yanında Kabil mi olmalıydı?
Her şeyin babasının yakın arkadaşı Kamuranın pis tuzağı olduğunu öğrendiklerinde hiç tanımadıkları yerden nasıl kurtulacaklardı?
Habil'in içsel mücadelesini daha doğrusu Habil gibi yaşayanların bu menfaatçi düzende vermiş olduğu savaşı görüyoruz.
Peki Aysunla buluşacağı gün bir anda ortadan yok olan Habil ona geri dönebilecek mi?
Güzel akıcı bir kitap okudum ve sizlerede tavsiye ediyorum.