Sevr antlaşması, sadece Osmanlı Devleti’ni parçalamak ve bağımsızlığını ortadan kaldırılması değildir; aynı zamanda Anadolu’dan Türk Milleti’nin varlığının yok edilmesi anlamını taşır. Sevr antlaşmasının temel felsefesi budur. İşte bu felsefe anlaşılmadan bugün yapılan saldırıları anlamak mümkün değildir.
Alfabe değişikliği konusu ilk bakışta bir dil ve eğitim sorunu olarak görülmekle birlikte özü itibarıyla siyasi bir meseledir. Cumhuriyet inkilapları arasında pek azı Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘batıcı’ ve ‘milliyetçi’ karakterini Latin alfabesini kabul etmek kadar iyi sembolize edebilir.
Batıcı; çünkü Latin harflerini kabul etmek hedef olarak gösterilen medeni dünyaya kapıları ardına kadar açmak demekti. Milliyetçi; çünkü hiçbir araç Türk toplumunu yüzyıllardır birlikte yaşadığı İslam kaynaklarından ve Arap dindarlarından bu denli koparıp farklılaştıramazdı, Arapça-Farsça etkisi altındaki Türkçe’yi özgün bir imlâya kavuşturmazdı.
“Savaş, insanlık tarihinin kara lekesi... Her insan, her toplum ve her devlet ondan nefret ettiğini söyler, çocuklarını onun kötülüğünden bahsederek yetiştirir, ancak onsuz yaşayamaz.”
Halifeliğin kaldırılması, Kürt unsurunun çoğunlukta olduğu Musul üzerindeki Türk iddiasını zayıflatmış ve İngiltere’nin Musul iddiasını güçlendirmiştir.
(Ömer Kürkçüoğlu)
Son olarak 1937’de İsmet İnönü’nün de görevden alınmasıyla artık Atatürk’ün sofraları bilimsel konuların konuşulduğu yerler olmaktan çıkmış ve ortam sadece “evet paşam’cılarşla” dolmuştur.