Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.26
Hasan Onat
Hasan Onat Yorumları ve İncelemeleri
Hasan Onat yorumları ve incelemelerini, Hasan Onat kitabı hakkındaki okur görüşlerini , Hasan Onat puanlarını 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İslam bilinci oluşturmak adına..
İnanç ve mezhep konusunda kafamdaki bir çok soruya cevap bulabildiğim çok yararlı bir kitap. İslam'ın ve mezheplerin aslında ne olduğunu ve ne olmadığını, çok sade, anlaşılır ve akıcı bir dille anlatmış yazar. "Mezhepler, adı ne olursa olsun, dinin kendisi değil; dinin anlaşılma biçimleriyle ilgili tezahürlerdir" diyor yazar.
Müslümanların kendi içerisinde yaşadıkları çatışmanın en büyük sebebi, mezhepleri din ile özdeşleştirip kendi mezheplerini hak, geriye kalanları batıl kabul etmelerinden kaynaklanıyor. Yani dini tek bir mezhebe indirgeyerek ya da herhangi bir mezhebi oluşumun tekeline alarak aslında onun alanını daraltmış oluyoruz. Bu noktada şunu iyi anlamalıyız "İslam'ın anlaşılmasının herhangi bir zaman dilimine veya herhangi bir yere sabitlenmesi, onun evrenselliği ile bağdaşmaz." (syf.31)
Özetle mezhepler, dinin anlaşılma biçimlerinin bir yansımasıdır, bir bakış açısıdır, beşeri birer yorumdur. Bu nedenle her mezhebin kendine göre farklı görüşlerinin olması doğaldır. Önemli olan bu farklılıkları birer zenginlik olarak görüp bundan yararlanabilmemizdir. İslam'ın ortak bir paydada buluşabilmesi buna bağlıdır..!
Son olarak bu konularda bilgi eksikliği olan veya yanlış bilgiye sahip olduğunu düşünen herkesin okuması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum. Umarım bu konuda daha fazla bilinçleniriz..
Merhum Hasan Onat hocamizin şiilik hakkında kaleme aldığı bu eser emeviler döneminden başlayarak ilk şii olaylarını incelemekte bize onlar hakkında bilgi vermektedir. Hicri birinci asirin son çeyreğine kadar Hz.Ali ve Oğulları adına yapılan her türlü isyan ve çatışmanın siyasî, kültürel ve maddi çıkar amaclı olduğunu dile getiren hocamız Hz. Muhammed döneminde ve sonrasında nas'la yada başka yollarla Hz.Ali ve Çocuklarını imamete tayin etmediğini söylemektedir. Ilk çıkan şii isyanları olarak adlandırılan olaylar incelenmiş bunların arka planlarını anlatmıştır. Ayrıca Hz.Muhammed'in Hz.Ali'yi imam olarak tayin ettiğine dair rivayetleri tarafsız bir şekilde değerlendiren hocamız Böyle bir tayinin olmadığını bizlere bildirmektedir. Günümüz şii toplumu hakkında bilgilerde içeren kitabı okumanızı tavsiye ederim.
"İslam insandan kendi varlığının farkında olmasını, aklı etkin kullanmasını ve enerjisini "Salih amel"e dönüştürerek değer üretmesini ister.
Evrensel Yaratma sürecine" Salih amel "ile katılamayanlar ancak yakar, yıkar, yok eder ve öldürürler.
Kitabın başından sonuna kadar bir bütünlük hakim idi. Mezhep ve mezhep farkındalığına dair okunabilecek etkili bir kitap.
İnsan, anlam, iktidar, ekonomik vs tüm yönlerden mezhebin etkisini eser incelemiştir. Bu manada mezhep bazı zamanlar iktidardan beslenmiş bazen de beslemiştir. Bazı zamanlar anlam yoksunluğunda olan çağın insanı eleştirecek, bu krizi yönetecek, anlam boşluğunda tutunacak dallar, meyveler olacaktır.
Mezhepleri olduğu hal ile okumak, anlamak. Problemlerini aşmanın en güzel ve sağlıklı yolu öğrenmek, tarihi okumak, eleştirel süzgeç peşimde olarak bilinçli davranmak ile aşılabilir.
Bir çok yönden faydalı bulduğum bu eser okunmaya değer bir eserdir. Dili anlaşılır, akıcı bilgilendiren bir eserdir. Tavsiye ediyorum.
İslâm, her şeyden önce bugün iki milyara yakın insanın inanç dünyasını şekillendiren ve dünya görüşüne temel teşkil eden dinin adıdır. İslâm denildiğinde akla bir inanç sistemi, buna bağlı olarak oluşan ibadet, ahlak, dünya görüşü, gelenek, kültür ve medeniyet gelmektedir.
İnsan varlık yapısı itibariyle özgür bir varlıktır. Bu çerçevede özünde
Türkiye özelinde din anlayışının değişim sürecini ele
alan bu çalışma, Prof. Dr. Hasan Onat'ın konuyla ilgili çalışmalarından derleme olarak oluşturulmuştur. Osmanlı'nın son dönemlerinde yapılan ıslahat hareketlerinden Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasıyla gerçekleşen devrimlere kadar geliştirilen eylem ve söylemleri incelemektedir. Tarikatların ve cemaatlerin Türkiye'de meydana gelen dini alandaki bilgi boşluğundan nasıl faydalanıp dinin ticarethaneleri konumuna yükselişlerinden bahsetmektedir. Din, demokrasi ve laiklik çalışmalarına da değinen yazar bu kavramları birbiri ile çalıştıranların bu kavramlardan nemalanan kirli eller olduğunu ifade etmektedir.
Yazar değişim sürecinde Türkiye'de meydana gelen olayları tasviri yöntemle resmetmiş, sorunları tek tek tespit etmiştir. Bu sorunların nasıl çözüleceğine dair önerilerini maddeler halinde sunmuştur.
Yeni bir uygarlık anlayışı için Türkiye'nin iç sorunları halletmesi gerektiğini vurgulayan yazar, bunun da ancak semboller etrafında meydana gelen tartışmaları masaya yatırıp bilimsel yöntemlerle çözmek şeklinde mümkün olacağını akıcı, sade ve okuyucuyu yormayan bir üslup ile anlatmıştır.
Rahmetli Hasan Onat’ın uzmanlığı (Mezhepler)üzerine yazdığı akıcı bir kitap olan bu eseri ilimokumaları ile beraber okuduk. Mezheplerin beşeri oluşumlar olduğunu, her mezhebin bir yorum olduğunu kabul edip, özetle islamın ortak paydası olan Tevhid, Nübüvvet vs. gibi ortak konularda tüm inananların buluşması bizi, bu coğrafyayı kurtaracaktır demektedir.⭐️⭐️⭐️
Mükemmel bir kitaptı. Mezheplere karşı bakış açımızın ve onlara körü körüne bağlılığımızın sonuçlarını, dinin önüne geçip din gibi algılanmalarını, aynı dinden insanların birbirlerinin ölümüne sebep olduklarını, aslında insanlar için birer zenginlik olan bu görüş farklılıklarının din olarak algılanması ve dinin önüne geçmesi sonucunda, hiçbir şekilde eleştirilemeyen hakkında yorum yapılamayan ve insanları birbirlerinden ayrıştırıp bir bütün olmalarını engellemelerini çok güzel anlatmış. Son olarak eklemek istediğim bir şey daha var ki Rahmetli Hasan Onat hocamızın da dediği gibi: "Mezhepler beşeri oluşumlardır. Dinin kendisi değil, görüş farklılıklarıdır."
Kitap daha çok Türkiye'nin din ile ilgili sorunlarına çözüm arayışları mahiyetinde yazılmış makalelerden oluşan bir kitap. Osmanlı'dan, meşruiyetten, Cumhuriyet döneminden bu yana değişen dini değerler tek tek incelenmiş. Aslında ön okuma yaptım diyebilirim bu okumama çünkü kitabı tekrar elime alıp ince ince irdelemek yazmak istiyorum. Entelektüel birikime sahip bir kitap bana göre.
Aslında din toplumların kaderini belirleyen onlara şekil veren bir olgu bana göre. Çünkü gerçekten Tanrı anlayışı çarpık olan toplumun hiç birşeyi düz olmuyor.
Hasan Onat da işte bu gerçekten yola çıkarak mevcut problemlerimiz olan, mezhepçilik, taklitlik, körü körüne inanma, laiklik, tarikatçılık gerçekleriyle yüzleşip çözüm arayışlarına girmiş. Akılla yoğrulmuş yeni bir uygarlığın, anlayışın kolektif bilincin oluşması için kaleme nakşetmiş.
Önemli bilgiler zira 'sizden uygar bir toplum olmaz' diye bilinçaltımıza işlenen koca puntolu ithamlar karşısında durulabilinsin.
Aslında ülkemizde dinin tartışılıyor olabilmesi de bir sağlık belirtisidir diyen yazar, diğer yandan bunun bilimsel ve gerçekten bilenler tarafından yapılması gerektiğini de savunurak din ile ilgili tüm çıkmazları masaya koyup tartışmaya ve çözüme ulaşmaya kapı aralamış diyebiliriz.
Kitap, sayın Onat' ın Türkiye'nin Sesi Radyosu' nda yaptığı dini programlarının kitap formatındaki halidir. Vefatından sonra basılmıştir.
Din deyince, Kur'an'ı Kerim deyince hep zor anlaşılması zor mevzularmis, anlamak için bir bilene ihtiyacımız var gibi düşünüyoruz. Hasan Onat Kur'an-ı Kerim ' in hepimize geldiğini ve her bir insanın onu anlama yetisine sahip olacağını vurguluyor. Kitapta dine dair temel mevzular üzerinde durulup, yine bu konular anlaşılır bir şekilde anlatılıyor. Kitabı bitirdiğimde şöyle düşündüm: aslında herşey çok basit, karmasiklastiran, temelden sapıp detaylarda boğulan , boğulmak isteyen bizleriz.
Siyasetin ayrıştırıcı dili dinin kucaklayıcı dili ile birleşir mi? Nihayetinde insanlar egemen olabilmenin ve egemenliklerini uzun süreli sürdürmenin meşruiyetle ilgili olduğunu uzun zamanlar önce görmüşler. Ve de bu bağlamda dinin toplumsal boyuttaki en temel işlevlerinden birinin meşrulaştırmak olduğu tespiti yanlış değildir. (Syf. 13)
Egemen olanlar yaptıklarının doğru olduğuna inanmakla yetinmez halkın da inanmasını ister ve sonuç olarak karşımıza Kuran mahluk mudur değil midir? tartışmasındaki gibi öldürülen nice alimler gelir.
Akan kanın 'o Sünni idi' ve ya o 'Şii idi' diyerek meşrulaştırmak gelir.
Tamamen beşeri bir kurum olan ve vahiyle irtibatlı olmayan mezhebi oluşumlar, egemenin icraatlerine kılıf olarak kullanılmış, akan kan kutsanmış veya müsebbeb olmuş, İslam egemenlik hırsına ve aç gözlülüğe kurban gitmiş.
Bir mezhebe bağlı olmak illa ki şart mıdır? İslam ortak paydasında buluşulabilir mi? Özgürlük ve mezhep sorunu,Ortadoğuda mezhep savaşları, bu kitabın ana hatları.
İlgililerine, araştırmacılara, anlamak isteyene tavsiye.