Bağıran öyküler, sadece kulak tırmalamakla kalmaz okuyucuyu bir süre sonra bıktırır da. Tam da bu noktada asıl ustalık; usul usul anlatırken okuyucuyu sımsıkı yakalamak noktasında düğümlenmekte.
Bu kitabın yazarı, savaşın dehşetini, nasıl bir zulüm olduğunu öyle bağıra çağıra anlatmıyor, hayır, boşluklar ve suskunlukları da kullanarak okuyan her yüreğin burkulmasına yol açıyor. Atmosfer yaratmada da oldukça başarılı. Buna yaratıcı kurgu tekniklerini de eklemek gerekiyor.
Fazlasıyla vurucu olan öyküler bitirildiğinde ise, ete gömülen kurşunun arkasında bıraktığı o sızı hissediliyor.
‘’Öykü nasıl yazılmalı” sorusuna verilecek en iyi cevaplardan biri de bu kitaptaki öyküler olmakta…