Bazı anlar hayatımızda çok önemlidir. Bazen bu gerçekler aklımızdan geçmez, bazen de tam tersi bu anın önemini çok iyi hisseder ve tereddüt içinde kalırız.
Vergilius, yaşamının büyük bir bölümünü, Napoli civarında satın aldığı villada geçirdi. Orada kaleme aldığı Aeneis, Yunanistan'a yaptığı bir yolculuktan dönüp M.Ö. 19'da Brindisi'de ölünce yarım kaldı. Şairin son isteği, söylentiye göre, ''Aeneis'i yakın.'' olmuştur. Ne var ki, Augustus'un buyruğuyla bu destan yayınlanmış ve kısa bir süre sonra da Latin dünyasının ulusal destanı olarak büyük bir değer ve önem kazanmıştır.
Açılmamışken, nasıl da rahattı insanlar!
Mavi suları henüz küçümsememişti çamdan gemi,
Gezgin denizci o bilinmedik ülkelerde
Çıkarı için yabancı mallarla doldurmamıştı teknesini.
O zamanlar güçlü boğa sapana koşulmamıştı henüz,
At, ısırmamıştı evcilleştirilen ağıyla gemlerini.
Kapısı yoktu hiçbir evin, Tarlalara belirli bir sınır
Çizen ve arsalara konulan taşlar da yoktu.
Meşeler kendiliklerinden bal verirdi ve aynı şekilde
Koyunlar memelerinin sütünü sunardı kaygısız insanlara.
Ordu yoktu, öfke yoktu, savaş yoktu, zalim demirci de
Düşmanca hünerini gösterip kılıç da yapmamıştı henüz.
Şimdiyse İupiter efendimizin zamanında hep cinayet, hep yara,
Şimdi deniz, şimdi bin türlü apansız ölüm şekli var.
Bağışla beni Peder: Yeminimi bozmuş değilim Tanrılara karşı:
Hakaret etmiş değilim ki korkayım.
Bize verilen yılların sayısını doldurmuşsak, izninle,
Şu satırlardan oluşan bir yazıt konsun kemiklerimin üstüne:
MESSALA'YI HEM KARADA HEM DENİZDE TAKİP EDERKEN
GADDAR ÖLÜMÜN TÜKETTİĞİ TİBULLUS YATIYOR BURADA
Hatırla, gün gelip beni kader
Sonsuza dek senden ayırınca,
Üzüntü, sürgün ve seneler
Bu çaresiz kalbi soldurunca;
Düşün son elvedayı, hazin aşkımı düşün!