Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Vasfi Şensözen

0.0/10
0 Kişi
9
Okunma
1
Beğeni
901
Görüntülenme

Hakkında

1892 yılında, Bandırma'da doğan Av.Vasfı Şensözen, Bandırmalı olup, Balıkesir milletvekilliği görevinde bulunan ilk kişidir. 1931 yılında, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde(TBMM) 4. dönem milletvekilliği görevinde bulundu. Bandırmalı Hatipoğlu Hafız Hamdi Efendi'nin oğlu olan Vasfı Şensözen, ilköğrenimini Bandırma'da tamamladı. Ardından lise öğrenimini İstanbul'da bitiren Şensözen, Hukuk Fakültesi'ne devam etti. Son sınıftayken 1. Dünya Savaşı'nın çıkması üzerine askere alındı. 1919 yılında, Hukuk Fakültesi'nden mezun olduktan sonra Bandırma'da avukatlığa başladı. Milli Mücadele yıllarında, Bandırma'da Kuvay-i Milliye adına gönüllü kuvvetler toplayıp cepheye gönderdi. Cumhuriyetin ardından avukatlık mesleğini Balıkesir'de sürdürdü. 4. dönem Balıkesir milletvekili seçildi. 1941-1954 yılları arasında, Maliye Bakanlığı Hukuk Müşavirliği görevinde bulundu. Şensözen'in, "Türkistan'dan İstanbul'a" isimli tarihi bir romani, "Osmanoğullarının Varlıkları ve 2. Abdülhamid'in Emlakı" isimli araştırma kitabı ve "Kafkas Cephesi Anıları" isimli anı kitabı yayınlandı. Vasfi Şensözen, 1985 yılında, Ankara'da vefat etti.
Unvan:
Av. Yazar
Doğum:
Bandırma, Türkiye, 1892
Ölüm:
Ankara, Türkiye, 1985

Okurlar

1 okur beğendi.
9 okur okudu.
1 okur okuyor.
28 okur okuyacak.
Reklam

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Abdülmecit’in saray ve hanedan geliri için vaktiyle ayrılmış olan emlaki şahane’yi, Maliye Hazinesi’nden kendisine bağlanan tahsisat karşılığında hâzineye devrettiği de tarihi bir vakıadır. Fakat, Abdülhamid’in tahta çıkmasıyla her şey değişmiş, o ana kadar riayet olunagelen bütün esaslar altüst olmuş, babasının Maliye Hazinesi’ne devrettiği emlaki şahane geri alınmış, emlaki hakaniyye denilen mahdut bir kısım gayri menkuller müstesna olmak üzere bütün emlaki şahane Abdülhamid’in şahsı adına tapulanmış ve bunları idare için yeniden teşkilatlandırılan Hazine-i Hassa’nın da gayretiyle geniş bir emlak edinme faaliyeti alıp yürümüştür.
Sayfa 4
Abdülhamid
Ahmet Emin Yalman'ın "Gördüklerim ve Geçirdiklerim" adlı eserinde de (Cilt 1, sayfa 46) şöyle deniliyor: “Abdülhamid devrindeki haliyle memleket bir milli varlık olmaktan uzaktı. Padişah, memlekete kendi has çiftliği gözüyle bakıyordu. Memleketin yarısı, Hazine-i Has- sa adı altında, kendi tapulu malı idi. Diğer yarısına da keyfinin istediği gibi tasarruf ediyordu. Geçmiş asırların debdebesi ve israfları içinde saray her şeyi sömürüyordu. Onun için 'Yok' yoktu.
Reklam
Eskilerde de saray gelirlerinin müsadere gibi hareketlerle çoğaltılması, masraflarda da israf ve sefahat yollarına düşülmesi gibi gayri tabii haller görülmekte ise de başlangıçta kurulan bazı esaslara hiç dokunulmamış, mevcut arazi rejimi dahilinde saray gelirine ayrı­lan kısımlar Tanzimat devrine kadar hüviyetlerini korumuş, Tanzimat’tan Abdülhamid’e kadar sürdürülen istihale ve intikal safhalarında da padişahların mülk edinme gibi teşebbüsleri görülmemiştir. Aksine olarak, örneğin, Abdülmecit şahsen edindiği bir çiftliği bile kendi adına kaydettirmekten çekinmiş, Abdülaziz bazı yakınlarının telkiniyle emlak edinmeyi düşünmüşse de para biriktirmekten ileriye gidememiş, V. Murat ise israf ve sefahatle zaten borca boğulmuş olduğundan böyle bir şeyi hatırından bile geçirmemiştir. Saltanatı da zaten üç aydan fazla sürmemiştir.
Sayfa 3
Altı yüz yıllık saltanat devirleri olan Osmanoğullarının varlıklarıyla birlikte asıl inceleme konusu olarak aldığımız II. Abdülhamid’in emlak edinme ve gelir sağlama işleri, kendisinden önceki padi­şahların tutumundan çok ayrı niteliktedir. Birçok yollardan eleştirilmeye uğramış kanunsuzluklar, gayrımeşru faaliyet ve ihtiraslar halindeki bu olağanüstü çabaların eski usul ve esaslardan nasıl ayrılıp türlü yanlış yollara düşmüş olduğunu görüp mukayese fikirleri edinebilmek için eskilerinde kısaca gözden geçirilmesi faydalı olacaktır.
Anadolu ve Rumeli’de kurulan padişah çiftlikleri (çiftlikâtı hümayun) sayısının yüz elliye vardığı, bu faaliyetin Suriye, Irak ve hatta Afrika’da Bingazi’ye kadar yayıldığı ve bu varlıklara maden işletme imtiyazları ve vapur işletmeleri gibi gelir kaynaklarının katıldığı göz önüne alınırsa Hamid devrinin bu hususta eskilerden ne kadar ayrı bir hüviyet aldığı anlaşılmış olur.
Sayfa 4
Henüz kayıt yok

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
Reklam
Henüz kayıt yok