Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Yeşim Cengiz

Herkes savaşa girme kararını kendi verseydi, hiç savaş olmazdı.
Sayfa 48
Reklam
Güneşi andıran gülümseme insanın yüzünden kışı kovar.
Sayfa 667
Hayatım tek düze. Tavuk avlıyorum, insanlar da beni avlıyor. Tüm tavuklar birbirine benziyor, tüm insanlar da birbirine benziyor. O yüzden biraz sıkılıyorum. Ama eğer beni evcilleştirirsen dünyama güneş doğmuş gibi olur. Duyduğum bir ayak sesi diğerlerinin hepsinden farklı olur. Diğerlerini duyunca yerdeki deliğime girerim. Seninkiyse müzik gibi, beni oradan dışarı çağırır. Ayrıca baksana! Şu aşağıdaki buğday tarlalarını görüyor musun? Ben ekmek yemem. Buğdayın bana hiçbir faydası yoktur. Buğday tarlaları bana hiçbir şey düşündürmez. Üzücü değil mi? Ama senin saçların altın rengi. O yüzden beni evcilleştirdiğinde harika olacak! Altın gibi sarı buğday bana seni hatırlatacak. Ve buğdayları okşayan rüzgarın sesine bayılacağım...
Sayfa 68

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Isırganları niye biçmiyorsun?" dedi. Orağın kısa sapına ve ilerideki ısırganlara baktım. "Acıtıyorlar," dedim. Bunun üzerine yanın bir tebessümle bana bakıp hafifçe başını salladı. "Ne zaman acıtacağına sen kendin karar verirsin," deyip bir anda ciddileşti, kulübenin duvarının dibine yürüdü, çıplak elleriyle yakıcı bitkileri kavradı, büyük bir sükunetle onları birer birer koparıp yığmaya başladı ve hepsini bitirene kadar durmadı. Yüzünde acı çektiğini gösteren tek bir iz yoktu.
Sayfa 31
Türlü örnekleriyle gördüm nasıl sönüyor Sevginin ateşi, pırıltılar, Bir şey var sevginin alevleri içinde Kendi kendini yiyen bir fitil, bir kömür var. İlk hızını bir daha bulamıyor sevgi. İyilik bile bir sıtma ateşi gibi yükselip Kendi aşırılığıyla öldürür kendini. Hemen yapmalıyız ne yapmak istiyorsak. Çünkü isteklerimiz değişebilir; Düşer, duraklar eller, diller, rastlantılar önünde. Araya zaman girdi mi, can attığımız şey Bir ah çekmeye, sıkıntılı bir iç boşaltmaya döner.
Sayfa 132
Reklam
Yüzümün önünden bir ruh geçti, hafif bir soluk sesi duydum ve tüylerim diken diken oldu
Sayfa 394
Vermediğiniz şeyi alamazsınız, kendinizi vermeniz gerekir. Devrimi satın alamazsınız. Devrim olabilirsiniz ancak. Devrim ya ruhunuzdadır, ya da hiçbir yerde değildir.
Sayfa 257
Bense ruhsal acıan söz ediyorum! İnsanların yeteneklerinin, çalışmalarının, yaşamlarının boşa gittiğini görmelerinden. Akıllıların aptallara boyun eğmelerinden. Güçlülük ve cesaretin kıskançlık, güç hırsı ve değişme korkusu tarafından boğulduğunu görmelerinden. Değişime özgürlüktür, değişme yaşamdır.
Sayfa 146
Bir hırsız yaratmak için, bir sahip yaratın; suç yaratmak istiyorsanız, yasalar koyun
Orada onuruna bir dizi davet verildi. Bunları pek sevmedi, onun düşündüğü partilere pek benzemiyorlardı. Herkes çok nazikti ve fazla konuşuyordu, ama önemli şeyler hakkında değil; o kadar çok gülümsüyorlardı ki, tedirgin görünüyorlardı. Ama giysileri göz kamaştırıcıydı; gerçekten de davranışlarında eksik olan tüm kayıtsızlığı giysilerine, yiyeceklerine, içtikleri o bir sürü şeye, davetlerin verildiği saraydaki odaların savurgan döşeme ve süslemelerine dökmüş gibiydiler.
Sayfa 78
Reklam
Halk, başına kendi sardırdığı bu beladan kurtulmaya kalkışamazmış çünkü sırça köşkün adamları, gezdikleri, dolaştıkları yerde, onun hiçbir kuvvetin yıkamayacağı kadar sağlam olduğunu söyler; saf kimseleri buna inandırır, inanmayanları ise binbir zulüm, binbir hileyle sustururlarmış. Sırça köşkün de gözü doymak bilmez, istedikçe istermiş. Baştakiler doğuştan tembel oldukları, sonradan yanaşanlar da çalışmayı çoktan unuttukları için kendilerini besleyenlere, buna karşılık bir şeyler borçlu olduklarını akıllarına bile getirmezler, yalnız birbirlerinin hizmetlerine bakarlar, memleketin halkına, bir köylünün ineğiyle köpeklerine baktığı kadar bile göz kulak olmazlarmış.
Sayfa 112
Bu dünyada çobansız da köpeksiz de yaşanabilirmiş. Ama bunu anlamak için her defasında bu kadar kanlı kurbanlar verecek olursak pek çabuk neslimiz kurur. Bari siz gözünüzü açın da ileride başınıza yeniden itler, hele kendilerini kurt sanan palavracı itler musallat olursa sürüyü canavara paralatmadan onları defetmeye bakın!
Sayfa 107
Ülkeyse, üç vakte kadar bırakıp gideceğini bilmeden şeker bir delikanlıya abayı yakan ve bir yığın git gelle karar bozduğu anda dokunulup okşanılmadan kalan bir bakire misali, önce bunalıma girdi, bir müddet sustu. Sonra gözü sokaktan geçen ite uğursuza takılmaya başladı, kendini bir iki öptürdü, sonra üzerine bir hafiflik geldi, dillendi de dillendi, sonra da her şeyi unuttu, kötü yola düşüp bir fahişe kadar özgür oldu. Özgürlüğünü de istibdatla pekiştirdi.
Çünkü sıkıntı öldürür. Ve ama sıkıntı öldürüyor. Acı ve öfke değil, ama sıkıntı öldürüyor. Çok geçici, anlık, masum, makul olabiliyor sıkıntı, ama öldürüyor.
"Çok az deliren oldu" diye mırıldandı. Sigaradan çektim: "İyi bi şey mi bu, kötü mü? "Kötü, çok kötü. Yoksa şimdiye böyle mi olurdu memleketin hali?" "Ben çok delirdim ama memlekete bir faydası oldu mu bilmem" dedim.
66 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.