...
Tanıklık yapar m ı şimdi o yatak
Ne bileyim perde işte, halı, yastık, karyola
Sır verir m i evlerin karanlık köşeleri
Konuşur mu duvarlar, ahır içleri
Bir tanık istiyorsan iyi bak gözlerime...
“Sus” diyordu “sus”
Üstümde ağır gövde, çırpınan iki bacak
Öyle cılız, öyle güçsüz, öyle zavallı
Tükenmiş nefes nefes, “sus” diyordu ”sus”
“Yol olamn yolcuları çok olur.”
N e bayramlar sevincimin sabahı
N e bir hayal yarınlara hevesli
N e ilk aşk hatırası kalbim in bir yerinde
N e çocuk oldum , ne genç kız
Hiçbir şeydim hiçbir şeyin içinde
Bir babanın altında bir cesettim bay hâkim
Bir tanık istiyorsan iyi bak gözlerime...
Suna Araş
İnsanın başı hemen her dönemde zamanın kendisiyle değil daha çok halleriyle derttedir. İnsan geçmiş denilen zaman halini ya özler ya unutmak ister, gelecek karşısında ise ya arzu ya korku duyar. Ancak insan bilir ki geçmiş eğer bir özlem uyandırıyorsa hiçbir zaman gelmeyecek, eğer bir unutma isteği uyandırıyorsa adla gitmeyecektir; gelecek ise belki hiçbir zaman gelmeyecek, böylece arzuyu da korkuyu da askıda bırakacak ve insanın bu iki karşıt ruh hali arasında silinip durmasına yol açacaktır. İnsan hemen her zaman şimdiye mahkumdur; hep onu yakalamaya çalışacak, ancak her seferinde elinden kaçıracaktır onu.
Tanıklık yapar mı şimdi o yatak
Ne bileyim perde işte, halı, yastık, karyola
Sır verir mi evlerin karanlık köşeleri
Konuşur mu duvarlar, ahır içleri
Bir tanık istiyorsan iyi bak gözlerime…
"Sus" diyordu "sus"
Üstümde ağır gövde, çırpınan iki bacak
Öyle cılız, öyle güçsüz, öyle zavallı
Tükenmiş nefes nefes, "sus" diyordu "sus"
"Yol olanın yolcuları çok olur."
Ne bayramlar sevincimin sabahı
Ne bir hayal yarınlara hevesli
Ne ilk aşk hatırası kalbimin bir yerinde
Ne çocuk oldum, ne genç kız
Hiçbir şeydim hiçbir şeyin içinde
Bir babanın altında bir cesettim bay hâkim
Bir tanık istiyorsan iyi bak gözlerime…
Suna Aras
Ne kadar su çıkarabilir
bir baba lekesini
kendi kızından…
Tanıklık yapar mı şimdi o yatak
Ne bileyim perde işte, halı, yastık, karyola
Sır verir mi evlerin karanlık köşeleri
DNA yapılarımız şimdiye kadar bilinen 2 sarmalı karbon bazlı yapıdan 1. 0 24 sarmalı kristal yapıya dönüşmekte. ..
DNA değişimleri canlılar üzerinde farklı şekilde tepkimelere yol açar:
-Grip soğuk algınlığı şeklinde tepkimeler (Ateş kemik ağrıları terleme vb ilaçla yanıt vermezler)
-Miigren ağrıları
-nasal akıntılar
Baş dönmesi, kulak çınlaması, kalp çarpıntıları, vücudun titreşmesi, yoğun kas spazmları boyun ve bel ağrıları, el kol ve bacaklarda sızlama, sıklıkla nefes güçlüğü, bağışıklık sisteminde değişimler, lenf sistemi değişmeleri, çabuk yorgun düşme, normalden fazla uyuma uykuda düzensizlik yoğun şekilde rüya görme, saç ve tırnakların hızlı uzaması, sebepsiz yere depresif hal, geçmişi ve kendini sorgulamaların yoğunlaşması, tansiyon sinir ve yüksek stres hali bu durumun çoğunluk da olmakta olan değişimli anlamlandıramamakta, geniş çaplı arınma isteği
“İçinde sadece suskunluk vardı artık; boğucu, soluksuz bir suskunluk, bir ölüm sessizliği. Çünkü tek bir anda içinde çok şey ölmüştü; henüz doğmamış olan, ama ışığa ulaşmak isteyen bir çocuk gibi hayatına girmeye çalışan aydınlık, neşeli bir kahkaha. Ve çokça da gençlik, o geleceğe güvenen ve istediği zaman açılmasını beklediği bütün kapalı kapıların ardında neşe ve parıltı hisseden özlem dolu kucaklama isteği. Sonra pek çok saf ve dünyaya güven duyan hissediş, kendini bütün insanlığa ve inançlı öğrencilerine, sadece şenlikler ve mucizeler gösteren büyük doğaya teslim etme hali. Ve son olarak da, acının karanlık kaynaklarında yıkandığı ve mükemmelliği bulmak için değişen şekillerde yol aldığı için sonsuzca zengin bir aşk ölmüştü.”
Sayfa 51 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Tanıklık yapar mı şimdi o yatak
Ne bileyim perde işte, halı, yastık, karyola
Sır verir mi evlerin karanlık köşeleri
Konuşur mu duvarlar, ahır içleri
Bir tanık istiyorsan iyi bak gözlerime...
“Sus” diyordu “sus”
Üstümde ağır gövde, çırpınan iki bacak
Öyle cılız, öyle güçsüz, öyle zavallı
Tükenmiş nefes nefes, “sus” diyordu ”sus”
“Yol olanın yolcuları çok olur.”
Ne bayramlar sevincimin sabahı
Ne bir hayal yarınlara hevesli
Ne ilk aşk hatırası kalbimin bir yerinde
Ne çocuk oldum, ne genç kız
Hiçbir şeydim hiçbir şeyin içinde
Bir babanın altında bir cesettim bay hâkim
Bir tanık istiyorsan iyi bak gözlerime...
-Suna Aras
Bir an için, tırmanıcı bitkilerin büyük çoğunluğunun olduğu ekvatoral ormanın kalbinde yeni doğmuş bir bitki olduğunuzu hayal edin. Küçüksünüz ve göz korkutan bir görevle karşı karşıya kalıyorsunuz: ışığa ulaşmak. Hızlı bir hesaplama sizi, ışığa ulaşacak yeterince uzun bir gövde oluşturmak için yıllara ve muazzam enerji tüketimine ihtiyacınız olacağına ikna edecektir. Korktunuz mu? Bir seçenek daha var: Kestirme bir yol, tırmanıcı bitkiler tarafından kullanılan yol. Az önce tarif edilen fedakarlıkları yapma niyetinde olmayan gerçek miskinler, tepeye çıkmak için kestirme yoldan giderek hali hazırda güçlü kuvvetli bir gövdeye tutunurlar ve kıymetli enerjilerini israf etmeden kısa sürede ışığa ulaşırlar. Tırmanıcı bitkilerin bu stratejisi bazı belli insan davranışlarından çok da farklı değil, ne dersiniz?
Sayfa 70 - Yeni İnsan Yayınevi - Çeviren: Almıla ÇiftçiKitabı okudu
Çünkü tek bir anda içinde çok şey ölmüştü; henüz doğmamış olan, ama ışığa ulaşmak isteyen bir çocuk gibi hayatına girmeye çalışan aydınlık, neşeli bir kahkaha. Sonra pek çok saf ve dünyaya güven duyan hissediş, kendini bütün insanlığa ve inançlı öğrencilerine, sadece şenlikler ve mucizeler gösteren büyük doğaya teslim etme hali. Ve son olarak da, acının karanlık kaynaklarında yıkandığı ve mükemmelliği bulmak için değişen şekillerde yol aldığı için sonsuzca zengin bir aşk ölmüştü.