Nedir mi insan? — ya nedir sahi, biraz anlatsanıza!.
Hadi anlatsanıza!
—Elbette, anlatırız, niye anlatmayalım
—İnsan mı dedik, ne dedik? haa, tamam, bize kalırsa..
—Evet, size kalırsa
—Hiç canım, biraz oyalansanıza!.
İyice ezilmiş bu iki izmaritten biri, televizyonda o günlerde seyrettiğimiz Yalan Mutluluk adlı filmin baş oyuncusu ve Pelür'den dostumuz Ekrem'in (bir zamanlar Hazreti İbrahim rolünü de oynamış olan ünlü Ekrem Güçlü) "Hayatta en büyük yanlış, daha fazlasını isteyip mutlu olmaya çalışmakmış, Nurten!" deyişi üzerine, fakir sevgilisi Nurten'in önüne bakıp susuşu üzerine söndürülmüştür. Diğeri de o sahneden tam on iki dakika sonra küllüğe bastırılmıştı. (Füsun bir Samsun'u ortalama dokuz dakikada içerdi.)
Bu sekiz yıl boyunca Füsun gibi ben de baca gibi Samsun tüttürdüm, ama gelecekteki kuşaklara kötü örnek olmasın diye, eski filmlerde ve romanlarda çok sevilen sigara içme ayrıntılarından hikâyemde az söz edeceğim.
Keskinlere gidip sofralarına oturduğum sekiz yılda. Füsunun 4213 adet sigara izmaritini saklayıp biriktirdim. Bir ucu Füsunun gül dudaklarına değen, ağzının içine giren, kimi zaman filtresine dokunarak anladığım gibi diline değen, ıslanan ve çoğu zaman da dudaklarına sürdüğü ruj ile hoş bir kırmızıya boyanan bu izmaritlerin her biri; derin acıların, mutlu anların hatıralarını taşıyan çok özel, mahrem eşyalardır.
Geceleri ben ağır, çok ağır bir taşın altında uyurum. Gündüzleri hafif, çok hafif bir yaprağın ucunda yaşarım. Gece beni taş ezer. Gündüz rüzgar devirir. Kanadıkça kanarım. Hayallerimi o yüzden kanla yazarım.
İnsansız hiçbir şeyin tadı yok. Havva anamızla Adem babamız cenneti insansızlıktan dolayı bırakmış olmalılar vre Vasili, diye söylendi, vre oğlum, daha dün bir, bugün iki…Ohhoooo, bu kadar çabuk özlersen insanoğlunu yandın, oğlusu…