"Öyleyse,
öldüklerimiz de,
hep yaşadıklarımızdır
-nasıl,
yaşadıklarımız,
hep,
öldürdüklerimizse…
Neyi ki yaşarız,
onu ölürüz
-öldüğümüz de,
hep, yaşadığımızdır."
- Ama yüzün öyle karanlık ki!
- Karanlık demekle ne demek istiyorsun?
- Böyle acı çekmen hiç doğru değil. Hiçbir şeyi o kadar çok isteme. Hiçbir şeyi beklemeyeceksin. Bu çok önemli. Kişi hiçbir şeyi beklememeli.
- "Bir şey beklememeli" mi dedin? Bir şey beklediğimi kim söyledi?
- Hepimiz bekleriz. Bir şey bekleriz! Mesela ben. Ben hayatım boyunca sanki tren istasyonunda bekler gibiydim. Bütün bu zaman boyunca sanki yaşadığım hayat gerçek değil de bir tür bekleyişti. Peki sana da öyle gelmez mi?
"Gün akşama döndü. İçimde, uzayan gölgelerle menevişlenen bir geçmiş. Yalnızlıkla yavaşlamış bir şimdi. Kirpiği kaşına değmeyen bir gelecek. Zaman bir tek eşyada hüküm sürüyor. Sürmek değil bu, pul pul dökülen heves. Ucu vazgeçmeye varan bir yılgınlık, bir gönül yorgunluğu. Dünya etimde ürperiyor.
“Ben nerede değilsem orada mutlu olacakmışım gibi gelir" mi diyordu Baudelaire.
Bir insana bir söz söylemek istiyorum. Ne olursa olsun. Bir insandan bir söz duymak. Yoksa varlığımı duymayacağım. Yoksa kalbim bir kötülüğe düşecek. Gidip kalabalığa teslim olacağım. Yoksa acı duyma yetimi yitireceğim."