bir kitabı okurken geçen iki saatin ömrümün birçok senelerinden daha dolu, daha ehemmiyetli olduğunu fark edince insan hayatının ürkütücü hiçliğini düşünür ve yeis içinde kalırdım
insanlar birbirilerini tanımanın ne kadar güç olduğunu bildikleri için bu zahmetli işe teşebbüs etmektense ,körler gibi rasgele dolaşmayı ve ancak çarpıştıkça birbirilerinin mevcudiyetinden haberdar olmayı tercih ediyorlar
birbirileriyle sadece göz aşinası olan her gün , hatta her saat karşılaştıkları , birbirlerini inceledikleri halde , adetlerin hükmüne ya da kendi kuruntularına tabi olarak ne selam ne konuşma , görünüşte kayıtsız bir yabancılığı devam ettirmek zorunda kalan insanlar arasındaki ilişkiden daha garip , daha nazik bir şey olur mu? Aralarında huzursuzluk ,hastalık derecesinde bir merak , tanışmak ve alışveriş ihtiyacının tatmin edilmemiş , yapay bir şekilde bastırılmış olmasından doğan bir isteri, özellikle bir tür gergin bir dikkat havası eser. çünkü insan insanı, hakkında bir yargıda bulunamadığı sürece sever, yüceltir ; özlem , eksik tanımanın bir sonucudur.
Hayat, hastalıklı bir insanın yorgun gözlerini yakan güçlü bir ışık gibiydi. uyanık geçirdiği her an , etrafında ve üzerinde çiğ bir öfkeyle parlıyordu . Acıtıyordu . Dayanılmaz bir acı veriyordu