Fatma Zehra

İnsanlar şaşırtıcı, hem de çok şaşırtıcıdırlar. Yakından tanıdığınız, bencil ve aptal sandığınız bir kişi günün birinde, öyle güzel bir şey yapar, öyle duyarlı, öyle derin bir söz söyler ki afallayıp kalırsınız. Bunun tam tersi de olur ne yazık ki. Duyarlı ve zeki sandıklarınız, aklın alamayacağı kötülükler ya da aptallıklar yapabilirler. Hele tanımadıklarınızın dış görünüşlerine hiç, ama hiç aldanmamalı: Bir gün Taksim'de otobüs bekliyordum. Demin söylediğim gibi, insanlar bende hep merak uyandırdıkları için, duraktakilere dikkatle bakıyordum gene. Bir genç kadın fena halde sinirime dokundu. Aşırı süslüydü, rüküştü, kötü makiyajlıydı. Bayağılık akıyordu her bir yanından. On beş santimlik topuklarının üstünde zor durabildiğini belli ederek, aptal aptal sırıtıyor; çevresini, özellikle beyleri çapkın gözlerle süzüyordu. Derken, yanımızdaki elektrik direğini onaran orta yaşlı bir işçi direğe dayadığı yüksek merdivenden düştü. Bizler polise haber verilmesi, bir ambulans gelmesi için telaşlanırken, son derece sevimsiz sandığım o genç kadın, süslü giysilerinin kirlenmesine hiç aldırmadan, çamurlu kaldırıma oturdu. İnleyen işçiyi kucağına alıp, acı çeken çocuğunu avutan bir anne gibi, ona mırıl mırıl bir şeyler söyleyip durdu. Ambulans gelinceye kadar, yani bir hayli zaman, kucağından bırakmadı yaralı işçiyi. Ben de başına dikildim, içimden hep özür dileyerek, genç kadınla birlikte bekledim ambulansı.
Reklam
Bir rastlantı sonucu o papaz on yedinci yüzyıl İngiliz mistik şairlerinin bir antolojisini okuyordu; ben de aynı gruptan George Herbert'in şiirlerini. (Her nedense, benim gibi dinsizler çok meraklıdırlar mistik edebiyata.) Bir süre sonra, adam, Roma'ya hacca mı gittiğimi sordu nezaketle. Ben ise, hırt bir biçimde kötü kötü sırıtarak,
Ölüm ona yaklaştıkça O çılgın ağaca sevdası artıyor. Sevdası arttıkça Büsbütün çıldırıyor ağaç, Ölüm de biraz uzaklaşıyor sanki.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Uluyan fırtınalar saçlarından yakalayıp Karanlık uçurumlara fırlattı seni. Yanardağların doruğundaki ateşlere, Buzdağlarının zehirli yeşil sularına attılar seni. Gözyaşlarının tuzuyla kavruldu her bir yanın. Yağmurların bıçakları delik deşik etti bedenini. Sapasağlam, tertemizsin gene de, Kumsalda koşan çocuğun Elinde sıkı sıkı sıkı tuttuğu O küçük beyaz taş gibi.
Tamam, bitti diyor, Vazgeçtim artık diyor. Karanlık kuyu kapağını açmış Beni bekliyor diyor. Derken kirli bir motel odasının banyosunda Sevinçle zıplayan küçücük Yemyeşil bir kurbağa yavrusu görüyor Vazgeçmekten vazgeçiyor.
Reklam
Reklam
970 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.