Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

ZamanYolcusu

Sadece her şey geçip gidiyor. Benim şimdiye kadar pandomim sayesinde yaşamayı sürdürdüğüm bu insan dünyasında, gerçek olduğun düşündüğüm tek şey bu. Sadece her şey geçip gidiyor.
Reklam
Babam artık yok, yüreğimden bir an bile silinmeyen o korkutucu varlık artık yok. Dert küpüm boşalmıştı sanki. Belki de dert küpümün o kadar ağır olması, o babamın sorumluluğuydu. Sanki direncim kaybolmuştu. Acı çekme yeteneğimi bile yitirmiştim.
Off, bu insan da kesin mutsuz bir insan, çünk insanların mutsuzluğu konusunda çok duyarlı.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Alem nedir ki? İnsanların çoğulu mu? Bu alem denilen şey somut olarak nerededir ki? Yine de her nasılsa, şiddetli , sert, korkutucu bir şey olduğunu düşünerek yaşamıştım hep. Horiki öyle söyleyince bir an Alem dediğin sen olmayasın? diyecek gibi olduysam da, Horiki’yi kızdırmaktan çekinerek kendimi tuttum. Alem buna izin vermez. Alem değil, izin vermeyen sensin. Böyle şeyler yaparsan, alemin tepkisi sert olur. Alem değil, sen yaparsın. Çok geçmez , alem seni gömüverir. Alem değil, beni gömecek olan sen değil misin?
Horiki gibi eğlence arkadaşım bir yana, tüm ilişkilerim, yalnızca sıkıntıyla doluydu ve bu sıkıntıyı atlatmak için var gücümle şaklabanlıklar yapar, tersine güçsüz düşer ve bildiğim az sayıdaki insan yüzünü, onlara benzeyen yüzleri bile, yolda gördüğümde bile irkilir, bir an gözümün önü kararmışçasına rahatsız bir titremeye kapılır gibi olurdum. İnsanların beni sevdiğini bilsem bile, insanları sevmek yeteneğim sanırım yoktu. Aslında dünyadaki insanların sevgi yeteneklerinin olup olmadığı konusunda şüphelerim var.
Reklam
Oyuncular için rol yapmanın en zor olduğu yer, kendi memleketlerinin tiyatrosunda, hısım akrabanın hep bir arada olduğu yerdir. En usta aktör için bile, yaptığı iş rol olmaktan çıkar. Ama ben, rol yapmayı sürdürebilmiştim. Böylesine usta bir insanın, yabancı br yerde rolünde başarısız olmasına imkan yok.
Karşılıklı olarak birbirlerini kandırıp, üstelik ne tuhaftı ki, hiçbir yara almadan, sanki karşılıklı olarak birbirlerini kandırdıklarının farkında değillermiş gibi, gerçekten çarpıcı, berrak ışıltılar yayan şen inançsızlık örnekleriyle dolu insan yaşamı.
Ne istediğim sorulduğunda canım hiçbir şey istemez hale gelirdim. Ne fark eder nasıl olsa beni eğlendirecek bir şey yok düşüncesi hızla harekete geçerdi. Aynı şekilde, insanların verdikleri şeyleri ne kadar zevkime uymayan bir şey olursa olsun, bir türlü reddedemezdim. İstemediğim bir şeye, istemediğimi söyleyemez, istediğim şeyleri de gizli saklı çalıyormuşum gibi acı bir tatla, sözcüklere dökemeyeceğim bir korkuyla alırdım. Yani, iki şeyden birini seçmeye bile gücüm yoktu. Bu, daha sonraki yıllarda, sonunda benim utanç dolu yaşamımın en etkili unsuru olacak, doğamın bir parçası olduğunu sanıyorum.
Küçücük bir azarı bile, gök gürültüsü gibi şiddetli hisseder, çıldıracak gibi olurdum. Cevap vermemek şöyle dursun, o azarın, mutlaka insanoğlunun kırılmaz bir yasası olduğunu , kendimde o yasaya uyacak güç olmadığına göre, artık insanlarla birlikte yaşayamam herhalde, diye düşünürdüm. O yüzden, ne sözl tartışmalara girebilir, ne de kendimi savunabilirdim. İnsanlar bana kötü bir şeyler söylediğinde tamamen feci bir yanlış anlamaya kapıldığımı sanar, her zaman o saldırıları sessizce kabul eder, iç dünyamda ise, insanı çıldırtan bir korkuya kapılırdım.
Böylece aklıma gelen şaklabanlık oldu. Bu benim insanlarda son sevgi arayışımdı. Bir yandan insanlardan son derece korkarken, bir yandan da, insanları bir türlü aklımdan çıkaramadım. Öylece, şaklabanlık sayesinde ince bir çizgiyle insanlarla olan bağımı korayabildim. Dışarıya karşı, durmaksızın gülümseyen yüzümü gösterirken, iç dünyam ölüydü. İşte bu, bin derdi tek bir saç teliyle taşımak gibi, yağa ter karıştırmak gibi bir çabaydı.
Reklam
Belki de, insanoğlunun yaşamını şu an bile tam olarak anlamadığım anlamına gelebilir. Kendi mutluluk anlayışım ve alemdeki diğer insanların mutluluk anlayışının tamamen farklı olabileceği endişesi, bu endişeyle geçirdiğim geceler, yattığım yerde dönüp durmama, kıvranmama, çıldıracak gibi olmama bile neden olmuştu. Acaba mutlu değil miyim? Küçüklüğümden beri, gerçekten sık sık mutlu bir çocuk olduğumu söylerlerdi. Ancak, kendimi sanki cehennemdeymiş gibi hisseder, bana mutlu olduğumu söyleyenler, benimle karşılaştırılamayacak kadar huzurlu görünürlerdi.
Pratik fayda için yerine getirilenler, yaratılanlar bize heyecan vermez
Çocukluğumdan beri bünyem zayıftı ve çok uyurdum. Uyurken, çarşaf, yastık yüzü, yorgan yüzü gibi şeylerin işe yaramaz süsler olduğunu düşünürdüm. Bunların fevkalade pratik faydaya yönelik şeyler olduğunu yirmi yaşına geldiğimde anlamış, insanların tutumluluğu karşısında hayal kırıklığına uğramış, üzülmüştüm.
İyi kız ölü kızdır
Kendi karakterim diyebileceğim bir şeyi aslında gizliden gizliye sevdiğim, sevmeye devam etmek istediğiim halde bunu kendi üzerimde somutlaştırmak korku verici. İnsanların onayladığı bir kız olmak istiyorum hep.Bir sürü kişiyle bir araya gelince hemen nasıl da dalkavuklaşıyorum. Ağzıma almak bile istemediğim sözleri, kendi hislerimden çok uzak şeyleri yalandan söyleyip duruyorum. İşime böyle geleceği için, işime geleceğini düşündüğüm için. Bunan hiç hoşlanmıyorum.
Fakat yetişkin oluncaya dek geçecek olan bu uzun ve korkunç süreyi nasıl geçirmeliyiz? Kimse bize bunu öğretmiyor.
Babamın benden yapmamı istediği şeylerin, onun yapamadığı şeyler olduğunu düşündüm.
597 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.