Gaz lambasının altında mektuplar yazılırdı bir zamanlar. Aileler kalabalık, biri masal anlatırdı diğerleri hayal ederdi kendini o masalın içinde hissederdi. Uzak bir yeri telefonla aramak bize mucize gibi geliyordu. Kablolu telefonlar, aklımızda şunu bırakırdı sürekli. "Acaba kabloların içinden ses nasıl gidiyor uzaklara" kocaman TV ler, ne zaman açılsa arkasına bakardım acaba arkasında birileri mi var. Büyükler konuşurdu biz sadece dinlerdik anlamazdık bazen ne dediklerini konuya hakim değildik olsun yine de kendimizi onlar gibi büyük hissetmek istiyorduk. Şarkılar soylenirdi (Dengbejler) birileri eşlik ederdi birileri ağlar birileri özlem birileri dalıp giderdi. Koyden biri bir yerlere gitse bütün köy onu özlerdi geleceği günü dört gözle beklerdi. Sevgi, özlem, hasret...Bırakın yan yana durmayı birbirini sevmekten utanırdı insanlar. Ayıp derlerdi. Sevmenin ayıbı olur mu ki? Sevmek, sevgi güzeldi o zmnlar. Kimsenin lüks evi arabası yoktu çünkü kimse mutluluğu bunlarda bulmuyordu. Hala da var olan taş evler varya, işte o evler de en az 10 kişi yaşardı. Rutubet kokusu, toprak kokusu sanki bizimle birlikte doğmuştu o evlerde hiç bitiyordu. Zor şartlar altında ama fazlasıyla sevgi vardı. Belki hiç bir sorumluluğumuz yoktu diye güzeldi herşey o zmn ama sorumluluklar değilki insanı yoran. Sadece insanlar artık birbirine Şifa olmuyor. 🤦🏻♂️
#onurbehremen