Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
176 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
9 günde okudu
''Mesele zengin ve yoksul meselesidir.''
Bunca konuyu, bu denli derli toplu verebilmek yetenek ister. Arada kopukluk hissetmeden, çoğu yerde gözyaşlarıyla okudum. Evet, savaştan kaçıp gelen Suriyeli kardeşlerimize bir dönem yapılan ayrımcılık, linç biliniyor ama asıl, ucuz işçi olarak kullanıldıkları o iş yerlerinde yaşadıkları ne derece bilinir.? Ve tabii Türkiyeli işçilerle aralarında körüklenen düşmanlık.? Çoğu kez duymuşumdur ''Biz kendi vatanımızda iş bulamazken, elin Suriyelisi gelmiş bizim alanlarımıza girmiş'' sözlerini.. Kişileri değil, onları ve bizi bu sonuca sürükleyen sistemi sorgulamak lazım. Hiçbir ayrımcılığa fırsat vermeden, onları da kucaklayarak direnmek.! Bu her ne kadar ayrı davalarmış gibi gösterilse de, hiç de ayrı değil. ''Mesele zengin ve yoksul meselesidir.'' Ne ırk, ne dil, ne cinsiyet, ne din, ne milliyet.. Hepsinin altında yatan, bunların arkasına sığınarak halkaları birbirine düşman etmeye çalışan zihniyet.! Kendi varlıklarını sürdürebilmek için, yoksul insanları kullanan asalaklar.. Çocuk işçilerden, dilenmek zorunda bırakılan çocuklardan, kadınlara yapılan zulümlerden, hayvanlara yapılan zulümlerden; savaşın insanlar, toplumlar ve hayvanlar üzerindeki tahribatından bahsettiği bu kitapla ve tabii 10 Ekim 2015 Ankara Gar Katliamı'nı da es geçmeden ve orada bacağını kaybeden Günay Karakuş'un çizimlerine yer vermesiyle de, Ercüment Akdeniz, büyük bir iş yapmıştır. Saygı ve Sevgiyle..
En Güzel Şarkı
En Güzel ŞarkıErcüment Akdeniz · Kor Kitap · 201820 okunma
Günay Karakuş, 10 Ekim 2015 Ankara Gar Katliamı.!!!
''Neden kestiniz bacağımıı.?'' ''Neden kestiniz bacağımıııı.?'' ''Neden kestiniz bacağımıııı.? Günay sürekli ağlıyor ve sinir krizleri geçiriyordu.
Reklam
10 EKİM 2015 ANKARA GAR KATLİAMI
Derken, kulakların ani bir gümbürtüyle zonklayacak, aynı anda kadının yüzü titreyecek, elin titreyecek, dünya tepetaklak olacak. Önce tarifsiz bir ağrı, sonra baş dönmesi, korkunç susamışlık, ardından gelen korku ve sen dibe, neresi olduğunu bilmediğin bir dibe doğru çekilirken genç bir adam 'Elim, elim!' diye bağıracak. Bir kadın inleyecek, bir adam önünde duran cansız koluna bakacak inanmazlıkla, yaşlı bir adam başını ellerinin arasına alıp ağlayacak ve daha böyle nicesini, neleri neleri görmeden, bir sürü detayı seçmeden kaçacaksın. Öyle mi oldu Suna? Sesler, çığlıklar, bağırtılar, ağlamalar, şaşkınlıkla, içi boş bakışlar... Kan, kan, sıcak ve ekşi kokan - insan pis kokar, dışkı kokar , ekşi kokar- insan da yandığında tıpkı ızgarada cızırdayan bir hayvanın yanık eti gibi kokar. Kokular, inlemeler, ağlamalar, ağrılar, korkular, hepsi, her şey uzaklaşacak ; için boşalmış, nihayet büyük bir yükten kurtulmuşsun gibi... Ve sen Suna, tanrıların unuttuğu, suspus olup geri çekildiği o mahşer yerinde bulutlara bakacak, iki bulutun üstleri puf, altları cetvelle çizilmiş dümdüz oluşları a şaşıracaksın ve sonra...
Sayfa 193 - İLETİŞİM YAYINLARI