İşçi ücretleri tek bir işletme bakımından sadece bir masraf öğesi olduğu halde, ülke ekonomisi bakımından toplam istemin önemli bir bölümünü oluşturur. Ya da tek bir birey bakımından gelirini harcamayıp elinde para olarak tutmak bir zenginleşme yolu olduğu halde, herkes aynı biçimde davranırsa, üretimin bir bölümü satılamayacağı için, ülke fakir düşer. Bundan ötürüdür ki. toplumsal ekonomi düzeyinde çözümlemeler (tahliller) yaparken Robenson örneğinden (tek insanın davranışlarından) yararlanmakta çok dikkatli olmak gerekir.
Marjinal faydanın azalması ile doğru orantılı marjinal ikamesi azalması
Ahmet’in elinde 10 elma, ve 10 portakal, Mehmet'in elinde de çok sayıda portakal vardır. Bu durumda Mehmet portakal vererek Ahmet'ten bir miktar elma almak isteyecektir. Açıktır ki, Ahmet eğer birinci elma karşılığında 3 portakal istemişse, ikinci elma için daha çok diyelim 5, üçüncü için diyelim 10, dördüncü için diyelim 50 ve böyle portakal isteyecektir. Ahmet’in bu bi çimde davranışının nedeni azalan marjinal fayda prensibidir. Mübadele süresi boyunca Ahmet'in elindeki elmalar azaldığı için bunların marjinal faydaları artmakta, buna karşılık elindeki portakallar arttığından bunların marjinal faydaları da azalmaktadır. Bu iki marjinal faydanın bir birine eşit oldukları noktada Ahmet artık değiş-tokusu durdurur. Bu noktadan sonra Mehmet ne kadar çok portakal verirse versin Ahmet'i bir tek elma vermeye razı edemez.
Kapitalist biri şine yatırdığı sermayesinin hangi hızla devir yaptığını, yani tekrar eline para olarak ne zaman döneceğini bilmek ister. Bu bakımdan sermaye, sabit serma ye ve döner sermaye olmak üzere ikiye avnlır. Sermayenin "bir üretim döneminde tamamıyle kullanılıp biten, ve değerini yeni üretilen mallara aktaran bölümüne döner serma ye denir. Hammaddeler, yakıt maddeleri ve işgücü (ücret ödemeleri) döner sermayeyi oluştururlar. Yeni üretilen mal lar satılınca bunlara yatırılmış olan sermaye de geri alın mış olur. Hatta emek gücünün artı-değer yaratmış olma sından ötürü, geri alınan para yatırılandan fazla olur. Sabit sermaye ise, binalar, alet ve makineler gibi üre timde bir kere kullanılınca tükenmeyen ve tekrar tekrar kullanılabilen dayanıklı üretim mallarından oluşur. Bunlar bir üretim döneminde kendilerinde maddeleşmiş (depo edilmiş) olan değerin (emek miktarının) ancak bir kısmı nı yeni üretilen mallara aktarırlar. Aktarılan bu kısma, eskime-aşınma payı, ya da amortisman payı denir. Kapitalist, üretim dönemi sonunda, ürettiği malları sattığı zaman sabit sermayesinin ancak bu eskiyip aşman kısmını (amortisman payını) para olarak geri almış olur.
Sermaye, esas olarak, değişmeyen sermaye ve değişen sermaye olmak üzere ikiye ayrılır. Değişmeyen sermaye, üretimde kullanılan ve daha önce üretilmiş olan bütün maddi malları, binaları, alet ve makineleri, hammaddeleri, yakıt •maddelerini ve böyle içerir. Üretim süreci sonunda bunların değerleri aynen yeni üretilen mallara geçerler. Yani bunların değerlerinde herhangi bir değişme olmaz. Somut varlıklları ortadan kalkar ama değerleri, yeni üretilen mallara ge çerek. onlarda aynen yaşamaya devam eder. Diğer bir deyişle değişmeyen sermaye, artı-değer yaratmaz. Değişen sermaye ise işgücünden ibarettir. Yalnız işgücü, üretilen mallara kendi değerinden fazla bir değer katabilir, aktarabilir. Bu yeni olarak ya ratal an ek değere, arb-değer diyoruz. Böylece, üretim süreci sonunda sermaye büyümüş ve değişmiş olur. İşte bu nedenle, sermayenin işgücü alımına ayrılan bölümüne değişen sermaye denir.