Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kürdistan’da hükümlerin indazı hususunda tatbik edilen yollar üzerine inceleme yapanlardan, ingiliz seyyahı Ramzey, gördüğü vahşet sahnelerini şöyle anlatıyordu: “kaymakamın elinde doğrudan doğruya yetki olmadığı halde pençesine düşeni en şiddetli biçimde cezalandırıyor, hayvanlar gibi boğazlattırıyordu.” * Yine 1840 senelerinde musul’da bulunan Ditil şöyle bahsediyordu; “ Hükümete karşı gelme suçu ile itham edilen bir kürdü , şehrin ortasında yaktıkları ateşin üstünde bir saca koydular ve kürdü diri- diri yaktılar.”
O devrin sosyal bünyesi ise insanlar arasına fesat sokmak için ulus, aşiret, dini inanç kavramlarından yararlanmaya çok uygun. Nitekim 1840 yıllarına kadar kardeşçe yaşıyan kürdler, nasturiler ve keldaniler arasına osmanlı sultanı’nın soktuğu nifak sonucu bu halklar arasında çatışmalar meydana gelmiş ve biri diğerine düşman olmuştur.
Reklam
Osmanlı tarihindeki Kürdistan bugünkü Hakkari (Çölemerik), Irak içindeki Zaho ve Süleymaniye’ye kadar uzanır, idari bakımdan bu bölge Kürdistan diye anılırdı. Şüphesiz ki bölgenin dışında da Kürt aşiretleri vardı. 19. yüzyılda bu bölge müstakil bir sancak olarak doğrudan merkeze bağlanmıştır ve Şehr-i Zor sancağı veya livâsı adını taşır. Bölgede yoğun olarak bulunan Müslüman Kürtlerin yanında Kürtçe konuşan Nasturi Hıristiyanların ve Kürtçe konuşan Yahudilerin bulunduğu açıktır. Bu son iki grup ikinci Cihan Savaşı’nı izleyen 40 yıl içinde bölgeden tamamen çekildiler. Zamanımızın internet sitelerinde ve medyada gösterilen geniş Kürdistan haritasının bugünkü politikalar tarafından yönlendirildiği ve bir hedef olduğu açıktır. Halihazırda Kürdistan denen bölge Irak’ın işgalinden sonra yaratılan bir statüdür. Ne var ki bu Kürdistan’da Kürt olmayan unsurlar da bulunuyor; özellikle Erbil ve Kerkük bölgesindeki etnik gruplar, daha doğrusu halk grubu, bölgenin adının Kuzey Irak diye değil Kürdistan bölgesi olarak telaffuzunu da bir sorun haline dönüştürdü.
Kürdistan'ın kömür, kurşun, ham demir, kükürt, petrol gibi maden kaynakları bulunmasına rağmen, bu kaynaklardan yararlanma imkanı yoktu.
1879'da Diyarbekir'de Rus Konsolosluğu açıldığında buradaki konsolos Yakimaniski, Istanbul'daki Rus elçisine şöyle yazıyordu. "Burada yaşayan halkın ne iş, ne de hayat garantileri var. Bir tecavüz karşısında kendilerini koruyacak idari bir mekanizmadan tamamen yoksundurlar..."
"Eğer Kürt, bir kimsenin malını koruyacağına dair yemin ederse, yahut birisinin sırrını saklayacağını vaadederse, hayatını vermeyi, taahhüt ettiği hususlara hıyanet etmeye tercih eder. Nice defalar, fakir bir Kürt, yiyeceğini ve elbisesini kendisinden daha fakir olan bir muhtaca vererek nefsini mahrum etmiştir. Doğu'da yaşayan diğer uluslara oranla Kürtler, kadına daha fazla saygı gösteriyorlar. Eğer Kürtler düzenli ve uygar bir hayat yaşama olanağı bulsalardı, kelimenin tam anlamı ile doğunun em kahraman ulusu olurlardı."
68 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.