Dünyaya gelmemek elimde olsaydı, bu kadar gülünç koşullarda yaşamayı hiç kuşkusuz kabul etmezdim; ama günlerim sayılı olsa bile, elimde hala ölme özgürlüğüm var. Bu güç büyük olmadığından, baş kaldırışımda önemli olmayacak.
…Ama tutkunun gücüyle yapılanlar en sonunda göreve bağlılık duygusuna, sahip olduğu toplumsal konum ve anlamı önemseme yetisine, kendi kendine duyulan saygıya yenik düşebilir…
Zeki birisi bize açıkça saçma gibi görünen bir görüşü ifade ettiğinde, bir şekilde doğru olduğunu kanıtlamaya kalkışmamalı, nasıl olup da doğru göründüğünü anlamaya çalışmalıyız.
… bilinçaltında etkin olan ve yedeği olmayan şey, çoğunlukla sonsuz bir diziye çözülmek suretiyle dışa vurulur. Dizi sonsuzdur,zira her yedek, arzu edilen tatminin garantörüdür. Bu bağlamda, çocukların belli bir yaştaki bitmek bilmez soru sorma arzusu da açıklanmış olur. Telaffuz edemedikleri, bir tek soru sormaları gerekir. İşte bu, nevroz nedeniyle zarar görmüş olan kimi insanın düşük çenesi gibidir. Dile getirilmek için yanıp tutuşan bir sırrın baskısı vardır, ama her şeye rağmen bunu açığa vurmazlar.
…kocalarını babalarının teşkil ettiği imaja göre seçmiş olan ya da kocalarını babalarının yerine koymuş olan kadınlar,evlilik hayatlarında bu kocaları vasıtasıyla,anneleriyle olan bozuk ilişkilerini tekrarlarlar. Koca,baba bağının mirasçısı olacakken,anne bağının mirasçısı olur. Bu durum,geriye dönük gelişim olarak anlaşılabilir rahatça. Anne bağı asıl bağ idi. Baba bağı onun üzerine inşa edilmişti. Şimdiyse,evlilik bünyesinde aslî unsur,bastırılmış olduğu yerden gün yüzüne çıkar. Duygusal bağların anne nesnesinden baba nesnesine nakledilmesi,kadınlık denen hususa götüren gelişimin içeriğidir zaten.
Tehlikeli olan hususlar,tabulaştırılmak üzere bastırılırlar. Ama bastırılan hususlar kaybolmazlar.
Gerçi egemenlerin şiddetine duyulan korku,onların yasaklarını çiğneme hatta onları devirme isteğinden daha güçlüdür.