Herkes evinin önündeki çölü süpürmelidir, içerdeki çölü dışardan sızmış olarak görüyorsa, beklesin, ağır ağır dışarı aksın kum tanecikleri, biriksin ve dışarının çölüne bitişsin, o zaman herkes yine evinin önündeki çölü süpürmeyi sürdürebilir...
Efendim, bir yaprak nasıl dönerse rüzgârda
Öyle yaşadım
Yani bir altı ay ben kendimde değildim
Bir altı ay ben kendimi düşündüm dünyada
Yani bir altı ay yaşamadım.
Bir gün bir sabah bir akşam
Bir sen değilsin dedim, İlhan Berk, kendi kendime
Bir sen değilsin
Ne kadar insan yaşıyorsa bu memlekette
O kadarız dayanan
Dedim de rahatladım.
Gel şöyle çıkalım biraz seninle
Ne iyi yürekler tanıyacaksın, açılırsın
Neden bu huzursuzluk dünyada biliyor musun
Tutup biraz olsun tanımamışız birbirimiz...
Gökyüzü olduğu gibi duruyordu
Dünyada kimse Bekirkadı mahallesini bilmez
diyordum
Sarı bir ayın bu mahallenin üzerinde nasıl
durduğunu kimse bilmez
" Bir odada on kişinin birden soluduğunu kimse
bilmez "
Şu ağlamaklı halime
Sebep ol padişahım
O ağzı, yüzü, elleriyle avare olan
içtiğim suya, aldığım havaya düşman
Sebeb-i - felâketim.
Bir haliyle bi-karar, bir haliyle belâdır
Efendim,
Böylesini kimse bilmez sevdanın.
...Sebepsiz değil iyinin yaşamasını istediğimiz
Karşı koymamız ölüme
Daha iyi bir hayat içindir şüphesiz
Şüphesiz bunun mânası dünyamızda
Başka türlü anlaşılmaz elbet
Bunca çalışma bunca didinme
Ben size şunu derim ki kardeşler
Bizsiz güzel değil bu dünya
Bizsiz meselâ gökyüzü genişlemez
Biz bugüne bugün dünyada
Güzel diye bildiğimiz ne varsa
Dört elle sarılmalıyız, o kadar.
...Bir de böyle düşünün.
Biz ki hepimiz ayrı ayrı bekleniriz
Kimimizi bir papatyadır bekleyen
Kimimizi bir kavak ağacı.
Keyfime göre yaşadığımı
Hanginiz ileri sürebilir?
Şu gökyüzünü doyasıya seyrettiğimi bilmem.
Ama siz yine de,
Böyle gece gündüz
Akıp durduğuma bakmayın benim
Benim de şüphesiz geçen hayatıma bakıp
Tutulduğum olmuştur
ölüm ü düşündüğüm sizin gibi
...
Bir bize mahsus değil
Dünyayı vazgeçilmez bulmak.
Bir serçecik tanırdım ki ben
Yüreğini yarıp baksaydınız
Bir gökyüzü bulacaktınız eminim
Eminim İstanbul’dan.
...İlk defa bu kadar iyi farkediyorum
Bu yüreği param parça uçan kuş
Bu çamur gibi gökyüzü
Bu deniz, bu garip karınca
Cihanda ümit ölmez deyip yaşamışlar
Her şey bir başına yaşamış bundan önce
Toprakta bir başına yürümüş kökler
Gecenin içinde bir başına uzamış ovalar
Yalnızlıklarını duyurmıyacağım bundan böyle
Bir daha hiçbirine
Yeni yeni anlıyorum
Her şey şu gecelerin içinde oluyor
Aydınlığa her şey hazır çıkıyor
Su geceleyin yürüyor dikkat ettim
Geceleyin biz uyurken ağaçlara
...Bugün cihanda
Bütün ama bütün iyi şeylerin
Hasretini çekiyor kardeş
Birlikte seninle memleketin
Sen şu mavi gökyüzü gibisindir
Baktıkça ferahlık verirsin insana
Aşkın, buğdayın yanı sıra gelir adın
Biz de, dünya da.
...Kimse dünyaya senin kadar bağlı değildir
Kimse kendine onu
Senin kadar yakın bilmez
Senin kadar iş edinmemiştir
Ölüme karşı nasıl bir kin duyulursa
O günler öyle hışımla yaşıyorduk
Gözümüz kalkacak en güzel kuşta idi
Bursa’dan, İstanbul’dan