Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı,gene aynı şekilde,fakat her şeyden habersiz, yaşayıp gidecektim.Sen bana, dünyada başka türlü bir hayatın da mevcut olduğunu,benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin.
Seninle aramızdaki bir yakınlaşmanın bir hududu,bir sonu olmamasını ne kadar isterdim.Beni asıl,bu ümidin boşa çıkması üzüyor... Bundan sonra kendimizi aldatmaya lüzum yok... Artık eskisi gibi apaçık konuşamayız... Bunları ne diye,neyin uğruna feda ettik? Hiç!..Mevcut olmayan bir şeye malik olalım derken mevcut olanları kaybettik...Her şey bitti mi? Zannetmem.İkimizin de çocuk olmadığını biliyorum.Yalnız bir müddet dinlenmek ve birbirimizden uzak kalmak lazım.Ta birbirimizi tekrar görmek ihtiyacını şiddetle duyuncaya kadar ...
Bilhassa tahammül edemeyeceğim bir şey, kadının erkek karşısında her zaman pasif kalmaya mecbur oluşu...Neden? Niçin daima biz kaçacağız ve siz kovalayacaksın?.. Niçin daima biz teslim olacağız ve siz teslim alacaksınız? Niçin sizin yalvarışlarınızda bile bir tahakküm,bizim reddedişlerimizde bile bir âcz bulunacak? Çocukluğumdan beri buna daima isyan ettim,bunu asla kabul edemedim.Niçin böyleyim,niçin diğer kadınların farkına bile varmadıkları bir nokta bana bu kadar ehemmiyetli görünüyor?Bunun üzerine çok düşündüm.Acaba bende bir anormal bir taraf mı var, dedim.Hayır bilakis,belki diğer kadınlardan daha normal olduğum için böyle düşünüyorum.
Ben kitapların o sessiz dünyasında güzel Zîn'in aşkını tanıdım,Siyabend'in dert ve acılarıyla karşılaştım ve Botan Mîri'nin güzel kütüphanesinde oturup şiirler yazdım.Bu sessiz dünyada Ehmedê Xanî'nin dertlerine umutlarına ortak oldum.