Bak Aydın, firavunlar tabletleri kütüphanede kırdı. Hitler’in orduları Avrupa’da bütün kütüphaneleri yaktı. Dünya tarihinde ilk kez aydınları bir binaya koyup yaktılar.(Rıfat Ilgaz)
Bu yıl Sivas Katliamının 26.yılı.
Acısı dinmeyen bir yaradır Sivas yüreklerde. Körelmiş, canavarlaşmıs bir güruh tarafından goz gore gore katledildiler ama bilmiyordular ki onları ölümsüzleştirecekler. Onlar yanmadı o otelde, onlar bizi ışıklarıyla aydınlatıyor.
Sivas yangınını söndürmeye Sivas'ta katledilen şair Metin Altıok'a kulak vererek başlayalım hep birlikte;
Ölsem ayıptır, sussam tehlikeli;
Çok sevmeli öyleyse, çok söylemeli.
Yangının külleri soğumadı, dumanları dağılmadı, alevlerin sesini bastıran çığlıklar bir gün olsun duyulmaz olmadı. Öyle ağır, öyle zor olsa da bu yükü taşımak bir an olsun yitirdiklerimizin hatırasını yaşatmaktan, katillerinden hesap sormaktan vazgeçmek aklımıza takılmadı.
Aradan geçen çeyrek asra rağmen Sivas'ta canımızı, canlarımızı yakan o ateş hala yanıyor; ülkemizin farklı yerlerinde farklı biçimlerde yüreğimizi yakmaya devam ediyor. Bugün ülkemizde giderek sistematik bir hale gelen şiddet nedeniyle mağduru ve kurbanı oldugumuz her saldırı, her katliam bir öncekinin acısını yeniden yaşatıyor, yaralarımız kabuk bağlamadan yeniden kanatılıyor.
"Ozanlar Kenti" Sivas'ı "Ölü Ozanlar Kenti"ne dönüştürenlerin her daim yakasında olacak ellerimiz! Abdullah Rıza Ergüven'in dediği gibi:
Hep o kıyımcılar
ellerinde kan, çamur, irin
bin dört yüz yıldan beri!
Sivas'ta ölenleri unutmadık
Sivas unutmadı bizi...
"Sivas Davası", hukuken sona ermiş olsa da toplumsal açıdan "bitmemiş bir dava"dır. Olaydaki "derin devlet" parmağı araştırılmamış, binlerce kisinin örgütlü olarak yer aldığı bu kanlı olayın gerçek sorumluları ve eylemin ardındaki karanlık güçler ortaya çıkarılamamış, yalnızca maşalar ve piyonlar cezalandırılmıştı.
Sivas'ta, 2 Temmuz 1993'te, azgın, cahil, kışkırtılmış bir güruhun, vahşice, kan dökücülükle, kıyıcılıkla saldırarak, ateşle yakıp dumanıyla boğarak katlettikleri; aralarında çocukların, çocuk denecek yaşta ergen kız ve erkeklerin, olgunluk yaşında sanatçı ve aydınların bulunduğu topluluk, tek tek ve topluca güzel insanlardı. Onlar, kendilerine saldıranların da içinde olduğu kitlelerin; sömürülen, cahil bırakılan insanların haklarını savunan kisilerdi. Kimse böyle bir ölümu hak etmez, onlar hiç hak etmemişlerdi.
Bu nasıl bir ülke ki bütün bir yüzyıl tarihinin sayfalarından; devrimci, namuslu, barişçı, yurt ve insan sever insanlarının, aydınlarının, yazarlarının, şairlerinin kanı sızmakta.
Sivas Katliamı'nın üzerinden 2 Temmuz 2018'de yirmi beş yıl geçmiş olacak. 68 kusağı önderlerinin katledilmelerinin üzerinden de elli yıla yakın zaman geçti. Ülkemizde yirminci yüzyıl baştan sona, devrimcilere; doğru, adil, insana yaraşır bir yaşamı savunanlara karşı, devlet eliyle, egemen çevreler ve kiralık katillerince islenmiş cinayetlerle dolup taşıyor.
Bu nasıl bir ülke ki bütün bir yüzyıl tarihinin sayfalarından devrimci, namuslu, barışçı,yurt ve insansever insanlarının, aydınlarının , yazarlarının, şairlerinin kanı sızmakta. (Aralık Behramoğlu)
Bir anne beni bir odaya sokuyor.Yan yana iki yatak duruyor."Burada beraber uyurlardı." diyor. Başının ağrısı hiç geçmemiş, başına bir tülbent bağlamış, öyle geziyor evin içinde ruh gibi.İki kızı birden yakılınca demek bir anne kafasını bir bütün halinde tutabilmek için başının etrafına bir tülbent dolayıp iyice sıkıştırıyor ki...Daha kaç anne gördüm böyle. Beyinleri acıdan parçalanmasın diye kafataslarını iyice saran. ( Ece Temelkuran)