Ey mezar taşının çalınmasına razı olan ecdad, ey çalınan musluğunu bekleyen çeşme, ey sonsuzluğu unutulan yollar, ey filizini koparana meyve veren ağaçlar ve ey taş yerine başımıza yağmur yağdıran gökler , söyleyin ; biz hangi milletteniz?
- Sinema nedir?
Çokları buna bir ayna diye cevap verebilir.
İnsanların yüzüne ve yaşadıkları hayata tutulan bir ayna.
Orada kendimizi , öteki insanları ve yaşadığımız dünyayı görürüz.
Elbette insanın böyle uzakta durup kendine, ötekine ve yaşanan hayata bakması enteresandır.
Ama Sinema acaba sadece bir ayna mıdır?
Perdede gerçekten kendimizi ve yaşadığımız hayatı görebilir miyiz?
Belki de orada sadece görmek istediklerimizi , olmak istediklerimizi, özlem ve ihtiraslarımızı bulabiliriz
İşte bu umutsuz bir çabadır.
Biz Elbette biliriz ki aynada oluşan görüntüyü sağlayan şey aynanın arkasını kaplayan sırdır.
O sır bütün insanı ve hayatın her yanını kuşatmıştır.
Onu böyle elinde valiz, önüne baka baka yürürken görenler içlerinden "Nazım Efendi yine mal almaya gidiyor " diye geçirirler.
Yolculuğu kimi Antep 'e yakıştırır, kimi Ankara 'ya , belki de İstanbul 'a.
Şoför mahalline açılan kapının üzerinde martı mı, kartal mı, güvercin mi, ne olduğu anlaşılmayan kanatlarını açmış süzülen, beyaz boya ile yapılmış bir kuş resmi yer alıyor;kuşun hemen altında yine beyaz boya ile yazılmış "Mavi Kuş" yazısı okunuyordu.
Şimdi burada bir terslik olduğu görülüyor. Kuş beyaz, lakin altına "Mavi Kuş " yazılmış.
Eee, nedir bu?
Evet bu soruyla en çok otobüsün sahibi Deli Kenan karşılaşmış, muhatabına gülümseyerek
- Efendi, kuştan murat otobüstür.Bak, rengi mavi değil mi?