Cimri karılar gibi önüme bomboş bir sofra yaymada, sonra gözyaşlarımdan ortaya bir çorba koymada;
Gönlümü de çıkarıp ekmek yerine o sofrayı donatmada, hatta bazı bazı Cebrail’i bile konuklamadayım!
Ruhülkudüs’le beraber yeyip içmekteyim. Artık her devletsizin ekmeğini kırıp ufalayabilir miyim
Her kötü kişinin ekmeğini istemem. Bana bu ekmekle bu yemek kifayet eder.
Ey Attâr, nice bir söyleyecek, sözle oyalanıp duracaksın? Sen bu yüce işin eri değilsin!
Kendi varlığından tamamıyla çık, yoklukla toprak ol, topraklara döşen!
Her bayağı kişinin ayağı altında toprak oldun mu, yok oldun demektir... herkesin başına taç kesilirsin!
İskender din yolunda ölünce, Arestatalis dedi ki: “Ey din padişahı,
Sağ oldukça daima halka öğüt verirdin. Bu öğüt bugün tamamlandı, bitti!”
Sen de ey gönül, öğüt tut. Önünde bela girdabı var. A kişi, gönlü uyanık ol, ardında ölüm var!
Gönülden uzak, duyguya yakın olan her şey, şüphe yok ki, hem haramdır, hem pis!
Mademki içinde böyle bir pis şey olduğunu görüyorsun; neden böyle gafletlere dalmış, oturup duruyorsun?
Canla başla sevgilinin sevdasına girmişim; sanki canım hiçbir işe yaramıyor!
Vakti geldi; canımı terk edeyim de sevgilinin yüzüne dalarak şarap kadehini çekeyim!
Onun yüzünün güzelliğiyle can gözümü aydınlatayım; vuslatına erişip elimi boynuna atayım!”
Canı sevgiliye mahrem olan, seher çağı gibi sırların yeşilliğini bulur, yeşerir, açılır!
Ya kapısında bir yücelik elde etmeli; yahut yolunda deli divane olup gitmeli!