"Çok sevilen birinin gözyaşlarını görmeyen bir insan, dünyada bir kimsenin de minnet ve utanma duyguları nedeniyle kendinden geçercesine mutlu olabileceğini ne anlar ne de bilir."
"Kuru bir yaprak kopmuş, yere düşüyor; onun hareketleri tıpkı uçan bir kelebeğinkilere benziyor. Tuhaf, değil mi? En hüzünlü ve ölü bir şey, en neşeli ve en canlı şeye benzesin."
"Zaman kuş gibi uçup gider bazen, bazen de solucan gibi sürünerek geçip gider; insanoğlu ise zamanın hızlı mı yoksa yavaş mı geçtiğini anlamadığı süre içinde iyi hisseder kendini. "
"Bir de şunu anladık: Dertlerimizle ilgili olarak sadece hiçbir iş yapmadan boş konuşmanın bizi basitliğe, doktrinciliğe sürükleyeceğini gördük ki bize akıl hocalığı yapanlar, önümüzde gidenler, hatta gerçekçi geçinenlerimiz bile hiçbir işe yaramıyorlar; hep saçma şeylerden, yok sanatmış, yok soyut yaratıcılıkmış, yok parlamentoculukmuş, hukukmuş ve daha bilmem nelermiş, hep bunlardan söz ediyoruz. Oysa asıl konumuz, günlük ekmeğimiz, boş inançlarımız, namuslu tek bir insanımızın bile olmaması nedeniyle hisse senetleriyle çalışan pek çok iş yerinin art arda kazanmasıdır, köylülerimizin meyhanelere gidip kafa çekmek için kendi mallarını bile çalmaya yeltenmeleri ve hatta hükümetin vermeye çabaladıkları özgürlük bile, belki de pek yararımıza olmayacak."
"...Kesinlikle, doğa da boş laftan başka bir şey değil! Senin anladığın biçimde boş laf. Doğa bir tapınak değil, bir atölyedir ve insanoğlu da orada çalışan bir işçidir."
"...Herkes kendini eğitmek zorundadır, örneğin beni ele al... Yetiştiği döneme gelince, zamana ne diye bağlı kalacakmışım? En uygunu, zamanın bana ayak uydurmasıdır. Hayır kardeşim, bunların hepsi de kendini bırakmışlıktır, saçmalıktır! Ayrıca bir erkekle bir kadın arasındaki o gizem dolu yaşam da ne oluyor öyle? Biz fizyologlar bu tür ilişkileri çok iyi biliriz. Sen bir gözün anotomisini incelesene, orada gizemli olan bir bakış görebilecek misin bakalım. Bunların hepsi de romantizm, saçmalık, kokuşmuşluk, artistlik!"