Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Aslı Gözde Yumruk

Bir şeye ihanet ettiğinizde kendinizi suçlu hissediyorsanız o şey arzudur; burada söz konusu olan başkasına değil de kendinize ihanet etmenizdir. Hatta Lacan için suçluluk duygusunun kaynağında, kendine ihanet, insanın arzusunun peşini bırakmak suretiyle kendine ihanet etmesi yatar. Acımasızlık konusunda başarısızlığa uğradığımız için acı çekeriz
Sayfa 122Kitabı okudu
Reklam
herhangi bir metin ve hatta (psikanaliz gibi) herhangi bir kuram için şöyle sorulabilir: Sizi neyden kurtarıyor? Yalnızca hangi inançtan veya sadakatten değil, hangi haletiruhiyeden kurtarıyor? Bu kitaptan ne çıkarıyorsunuz değil, bu kitap sizi neyin içinden çekip çıkarıyor? Okumak -kelimenin en iyi anlamıyla bir tür kaçınmacılıksa, o zaman insan okuyarak neyden uzaklaşmak istediğini keşfedebilir demektir.
Sayfa 110Kitabı okudu
İnsan ancak bir durumdan kurtulamadığı, çıkıp gidemediği takdirde ne olacağını bildiğini düşünüyorsa çıkıp gitmeye kalkışır. Yani hayatta kalmak için zaruri de olabilen çıkıp gitme isteği, pek çok şeyin yanı sıra kolaylıkla bir tür alimi mutlaklık addedilebilir.
Sayfa 105Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Çocuk coşku dolu bir geleceğin teminatını ister, yetişkin öyle bir şey olmadığının tasdiklenmesini. Çocuğun arzusu çocukluktan çıkmaktır, yetişkinin arzusuysa değişim isteğinden kurtulmak.
Sayfa 103Kitabı okudu
Ulus- devlet sadece şiddet vasıtasıyla ayakta kalabiliyorsa, bir şeyler - örneğin ifade ve düşünce özgürlüğü– ihlal edilmiş demektir, fakat onları kim cezalandırabilir? Ya da başlarına ne gelse cezalandırılmış hissederler? Yaptıkları yanına kâr kalmış olanlar yargılanmalarına yol açacak değer yargılarını değiştirirler
Reklam
En harfi anlamıyla yanına kâr kalmak bir şeyin sizde kaldığını ima eder. Bu muhtemelen çaldığınız bir şeydır, ama onu talep ederek ya da sadece imrendiğinizi belli ederek de elde etmiş olabilirsiniz. Ancak hırsızlık yapmış gibi hissedersiniz; o şey bir başkasına aittir. Aslında neyin kime ait olduğunu anlamanızın yollarından biri olabilir bu. Yanınıza kâr kaldıysa, o âna kadar herhangi bir anlamda size ait değil demektir.
Çocuklarınızı (sımsıkı) kavrarsanız hayvanlar ve köleler gibi olur, asla gitmezler.
sizi anlayan, kavrayan biriyle birlikte olmak istiyorsanız danışıklı dövüşü arzuya, güvenceyi heyecana tercih ettiğinizi söyleyebilirsiniz (bunlar bazen iyi tercihlerdir ama hep en çok istenen şeyler değildirler). Bize anlaşılmayı istemek öğretilmiştir ama bu dilek en kindar talebimiz, yetişkinliğe geçtikten sonra da annelerimize duyduğumuz hınca sarılma, her ihtiyacımızı karşılamadıkları için onları asla affetmeme yöntemimiz de olabilir. Yetişkinler olarak anlaşılmayı istememiz -pek çok şeyin yanı sıra- sahip olduğumuz en vahşi nostalji biçimi olabilir.
anlamamak ve anlaşılmamak insanı mükemmelliğin zorbalığından kurtarır (ihtiyaç karşısında yapabileceğimiz en iyi şey her zaman anlamak değildir). Bütün zorbalıklar başka birinin ihtiyaçlarını tamı tamına anlama iddiası taşır.
İşin aslı, tüketime dayalı kapitalizm bizi kendimizi ve ne istediğimizi bilmenin erdemleri ve kolay elde edilen hazları doğrultusunda eğitir
Reklam
Psikanalizin anlattığı hikâyeye göre, hüsran duygusu hissetmezsek gerçekliğe ihtiyaç duymayız ve gerçeklikle başa çıkmak için gerekli araçlara sahip olup olmadığımızı keşfedemeyiz. İnsanlar bizi hüsrana uğratarak gerçeklik kazanır; hüsran duygusu yaratmadıkları müddetçe fantazi figürleri olarak kalırlar
Kafamızdaki ideal insan, gerçek insanlarla gerçek ilişkiler içine girmekten kaçış noktamız olur
Aşık olmak, tutkunuzu bulmak, sizi neyin hüsrana uğrattığını tespit etme, tasvir etme ve ortaya koyma girişimleridir. Bu açıdan her zaman neye ihtiyaç duyduğumuzu, Lacan'ın terminolojisiyle neyin eksik olduğunu bulma ve anlama çabası içindeyizdir. Peşine düştüğümüz kökenler hüsranın kökenleridir.
Tüm aşk hikâyeleri hüsran hikâyeleridir. Ebeveynlerle çocuklara ilişkin hikâyeler de aslen birer aşk/sevgi hikâyesidir ve Freud'a göre şekillendirici hikâyelerdir bunlar. Aşık olmak varlığından haberdar olmadığınız bir hüsranın hatırlatılmasıdır; birini istemiş, bir şeyden mahrum kalmışsınızdır ve sonra birden o şey karşınızda belirir. Bu deneyimle yenilenen, yoğun bir hüsran ve yoğun bir tatmindir. Tuhaf bir biçimde, sanki beklediğiniz biri vardır ama o kişi gelene kadar beklediğinizin o olduğundan haberiniz yoktur. Daha öncesinde hayatınızda bir şeyin eksik olduğunun farkında olun ya da olmayın, istediğiniz kişiyle tanıştığınızda o farkındalığa erişirsiniz
Gururlu irade mi hüsrana uğratır, yoksa -gurur ya da kibir belli hüsranlar karşısında çare olarak geliştirilen bir ruh hali olduğuna göre- bizzat kendisi mi hüsranın ürünüdür?
813 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.