Ahmet Gökçe

Ahmet Gökçe
@Ahmetgokce
İnsan.
Yalnız ölüm yalan söylemez! Ölümün varlığı bütün vehim ve hayalleri yok eder. Bizler ölümün çocuklarıyız, hayatın aldatmacalarından bizi o kurtarır. Hayatın derinlerinden seslenir, yanına çağırır bizi. Ve biz, henüz insanların dilini bile anlamadığımız yaşlarda, ara sıra oyunlarımızı yarıda kesiyorsak, bunun nedeni, ölümün seslenişini duymuş olmamızdır... Ömrümüz boyunca ölüm bize el eder, çağırır bizi. Her birimiz ansızın, sebepsiz düşüncelere dalmıyor muyuz, bu hayaller bizi öylesine sarıyor ki zamanı, mekânı farketmez olmuyor muyuz? İnsan bilmez bile ne düşündüğünü; ama sonra kendini ve dış dünyayı hatırlamak, düşünmek için toparlanmak zorundadır. Bu da bir sesidir ölümün.
Reklam
Kışın bir deliğe gizlenen hayvanlar gibi kendi içime ne kadar çekilsem, başkalarının seslerini o kadar net duyuyor, kendi sesimi boğazımda işitiyordum. Yalnızlık ve inziva sonsuz, koyu yoğun gecelere benziyordu. Koyu, yapışkan, bulaşıcı karanlıkları olan ve boş kentlere çökerek şehvet ve kin uykuları yaymayı bekleyen gecelere benziyordu. — Fakat boğazım karşısında ben, kendim için vardım ve soyut ve mecnunca bir kanıtlama idim sadece. Sıkıcı bir şey: Cinsel ilişki ânında, iki kişi yalnızlıklarından kurtulmak için birbirine yapışır, herkeste aynı delice kıpırdanışlara bir kapıdır bu, ve yavaş yavaş ölümün derinliklerine yönelmiş bir pişmanlıkla karışıktır...
Ben ölmeyi, benden hücrelerimin çürümesini öyle çok düşündüm ki, korkmaz oldum ölümden; hayır, aksine, yok olmayı gerçekten ister oldum. Yalnız bir şey ürkütüyordu beni: Beden zerrelerimin o aşağılıkların zerrelerine karışabileceği düşüncesi. Bunu düşünmeye tahammül edemiyor, öldüm mü upuzun parmaklarım olsun istiyordum: O uzun, hassas parmaklarla kendi zerrelerimi bir bir toplar, avuçlarımda saklar, kendi malım olan zerrelerimin, o aşağılık adamların bedenlerine geçmesini böylece önlerdim.

Reader Follow Recommendations

See All
Kim bilir ölümden sonra ne hissedileceğini? Vücuttaki kan pıhtılaşıyor, bazı organlar yirmidört saat sonra çürümeye başlıyorlar ya; saçlar tırnaklar ölümden sonra daha bir süre uzamaya devam ediyorlar. Kalp durunca duygular düşünceler de kayboluyor mu, yoksa kılcal damarlarda kalan kan sayesinde belli belirsiz bir hayat sürüp gidiyor mu? Ölüm olayı aslında korkunç bir şey; ya öldüklerini kavrayanların hissettikleri? Yaşlılar vardır, gülümseyerek ölürler, uykuda sağdan sola döner gibi veya sönmesi gibi yağı biten bir lambanın. Ama sağlam bir genç, ölüme karşı var gücüyle savaştıktan sonra birdenbire ölürse neler hisseder?
Her okuduğum kitapta insan yaşayışına yön veren aynı kader yasası, aynı serüven havası karşıma çıkarken kendimi nasıl kaptırmazdım buna, gerçeklerden nasıl uzaklaşmazdım?..
Sayfa 144 - İletişim
Reklam
Bir Yufka Yürekli
Zavallı Vasya’nın öksüz yoldaşına tuhaf bir düşünce çöktü. İrkildi ve kalbine o anda birden güçlü, o âna dek tanımadığı bir duygunun yükselmesiyle kaynayan, ateşli bir kan pınarı boşanmış gibi oldu. Sanki bütün bu telaşı ve zavallı, mutluluğuna ulaşamamış Vasya’nın neden aklını kaçırdığını artık anlıyordu. Dudakları titredi, gözleri parladı, sarardı ve sanki o anda yeni bir şeyle gözü açıldı... Sıkıntılı ve asık suratlı oldu ve bütün neşesini kaybetti.