Açıkçası bu saatten sonra kendini yetiştirmeyi becerememiş, ne istediği de ne yaptığı da belli olmayan ve çıkarlarını düşünerek hareket eden hiçbir insanla uğraşamam.
Şöyle bir alıntı okudum çok beğendim: “İnsan çok sevmekten, kıyamamaktan, kızamamaktan, üzememekten ve hep alttan almaktan kaybeder. Hayat, ilk olarak kendini yok sayanları harcar.”
Kendini değersiz hissettiğin zamanların üzülme süresi vardır. O süre bittiğinde kendine saygı duyman gerektiğini öğrenirsin, mantığın konuşur. Kendine saygı duydukça, hak etmediğine inandığın, değersiz hissettiğin yerden kalkıp gitmeyi öğrenirsin. Yürümeyi öğrenmek böyle bir şey.
İki hafta boyunca kitap okumak, yürüyüşe çıkmak, hayal kurmak, rahatsız edilmeden uzun uzun okumak, iki hafta boyunca telefonsuz ve radyosuz yaşamak, konuşmak zorunda olmamak, bir anlamda rahatsız edilmeden kendim olmak istiyordum.
“Bende artık kimsenin ardını arkasını görecek hal yok. Böyle davranıyor ama o öyle biri değildir diyecek hal yok. Kötü bir zamandan geçiyor anlayışı hiç yok. Bende sadece ne gördüysem ona göre davranmak var artık. Nasıl davranılıyorsa öyle davranmak var.”
İnsanları birşey yapmaya zorlayan hedefleri veya korkularıdır…
etrafınızda gördüğünüz tüm gerçeklik, bir zamanlar kurulan hayallerin eseridir…
en çok korkutanlar, en çok korkanlardır.