Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Alisya Carmen

daima insanlığın iyiliği için çalışması gereken bilim ne yazık ki sürekli olarak en kısa zamanda en fazla insanı öldür­menin yeni yollarını icat ederek imha işine katkıda bulunuyor.
Reklam
Alisya Carmen

Alisya Carmen

, bir kitabı okumayı düşünüyor
Hayatı Sorgulamak
Hayatı SorgulamakLev Tolstoy
7.1/10 · 95 okunma
%34 (119/350)
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Tanrı'nın Egemenliği İçinizdedir
Tanrı'nın Egemenliği İçinizdedirLev Tolstoy
7.7/10 · 120 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Uluslararası hukuk profesörü Kont Komarovski anılarında "Her türlü çelişkinin bolca bulunduğu bir zamanda yaşı­yoruz," diyor, ''her ülkenin basını uluslar arasında barışın gerekliliğinden değişik tonlarda söz ediyor ve bunu hararetle arzuluyor. Ve şöyle devam ediyor: “Hükumet yetkilileri, resmi ve özel organlar bunu istedikleri­ni
Gümrükleri ve gümrük vergisini gereksiz buluruz ama buna rağmen ödemek zorunda kalırız. Hükümetin bir sürü idari kurumunu ayakta tutmak için yaptığı harcamaları ge­ reksiz buluruz; Kilise'nin verdiği vaazları zararlı buluruz ama yine de bu kurumların giderleri için payımıza düşeni ödemek zorunda kalırız. Mahkemeler tarafından verilen malı­ kurniyet kararlarını zalimce ve adaletsiz buluruz ama bu adaletsizliğe katılmaya zorlandığımızda tepkisiz kalırız. Top­raktaki mülkiyet dağılımını kötü ve adaletsiz buluruz, ama buna boyun eğmek zorunda kalırız. Ordunun ve savaşın ge­rekli olduğunu kabul etmeyiz ama savaş giderleri ve askeri birliklerin bakımı için gerekli korkunç mali yükü kaldırmak zorunda kalırız. Ne var ki bu çelişki, uluslararası meselelere döndüğümüz­ de yüzleşrnek zorunda kaldığımız ve insana aklını yitirtebile­cek ve hatta insan ırkının sonuna yol açabilecek çelişkinin yanında bir şey değildir. Bahsettiğim, Hıristiyan vicdanı ile savaş arasındaki çelişkidir.
Reklam
Eski dünya insanları hatta ortaçağ insanları bile insan­Iarın eşit olduğuna inanmıyorlardı, gerçek insanların yalnız­ca Persler,Yunanlılar, Romalılar ya da Frenkler olduğuna inanıyorlardı; ama bizler bütün bunlara inanamayız, çağı­mızda da aristokrasiyi ve yurtseverliği savunmak için onca çaba harcayan bu insanların kendileri de söylediklerine i­nanmazlar ve inanmıyorlar. Hepimizin bildiği ve bilmezden gelemeyeceği gibi, bu dü­şünce hakkında hiçbir şey okumamış, hiçbir şey duymamış olsak da, atmosferdeki Hıristiyan duyarlılıkları gayri ihtiyari soluyup etkilenerek bunu söze dökmemiş olsak da, her nere­ de oturuyor olsak da, hangi dili konuşsak da, bir tek Tanrı’ nın evlatları olduğumuzu tüm kalbirnizle biliyoruz; hepimiz kardeşiz, hepimiz ortak Tanrımız'ın yüreğimize ektiği sevgi yasasına tabiyiz.
İnsanlar üzerinde etkili olacak ideal, biri tarafından icat edilmiş bir şey değil, herkesin ruhunda taşı­yacağı bir şeydir. Yalnızca bu eksiksiz ve sınırsız mükem­mellik ideali insanlar üzerinde etkili olabilir ve onları hare­kete geçirebilir. Orta karar bir mükemmellik insanların yü­reklerinde yer etme gücünü yitirir.
Bozulmayan İncilden Haz. İsa “ Bu nedenle size söylüyorum: Ne yiyip ne içeceğiz diye canınız için, ne giyeceğiz diye bedeniniz için kaygılanmayın. Can yiye­cekten, beden de giyecekten daha önemli değil mi? Gökte uçan kuşlara bakın! Ne eker, ne biçer, ne de ambarlarda yiyecek bi­riktirirler. Göksel Babanız yine de onları doyurur. Siz onlardan çok daha değerli değil misiniz? Hangi biriniz kaygılanmakla öm­rünü bir anlık (ya da boyunu bir arşın) uzatabilir? Giyecek konu­sunda neden kaygılanıyorsunuz? Kır zambaklarının nasıl büyü­düğüne bakın! Ne çalışırlar, ne de iplik eğirirler. Ama size şunu söyleyeyim, bütün görkemine rağmen Süleyman bile bunlar gibi giyinebilmiş değildi. Bugün var olup yarın ocağa atılacak olan kırdaki otu böyle giydiren Tanrı'nın sizi de giydireceği çok daha kesin değil mi, ey kıt imanlılar? Öyleyse ne yiyeceğiz, ne içeceğiz ya da ne giyeceğiz diyerek kaygılanmayın. Diğer uluslar hep bu şeylerin peşinden giderler. Oysa göksel Babanız bütün bunlara gereksinmeniz olduğunu bilir. Siz öncelikle O'nun egemenliğini ve doğruluğunu arayın; o zaman size bütün bunlar da verilecek­tir. O halde yarın için kaygılanmayın. Yarının kaygısı yarının olsun. Her günün derdi kendine yeter. (Mt 6, 25-34)
İnsanlığın, insan yaşamının tümüne yeni bir anlam katan, kendisinden öncekilerden ol­dukça farklı yeni etkinlik biçimlerinin peşine düşüp yeni bir yaşam teorisi sunan insanlar çıkartmak gibi özel bir kabiliyeti var. Din denilen de, girdiği yeni koşullarda insanlık için uygun yaşam felsefesinin biçimlenmesinden başka bir şey değildir. Ve işte bu yüzden ilk olarak din, bilimin sandığı gibi eski­den insanlığın gelişmesine eşlik ettiği halde o zamandan beri yenilenmemiş olan bir tezahür değil, insan yaşamına özgü ve başka zamanlarda olduğu gibi günümüzde de hala insan için tamamen doğal olan bir hadisedir. İkinci olarak ise, din hep geçmişin değil geleceğin uygulamalarına dair bir teori olmuş­tur; bu durumda geçmişteki hadiselerin araştılmasının hiçbir şekilde dinin tüm anlamını kapsayamayacağı gün gibi açıktır.
Nasıl ki tek başına bir birey yaşamın anlamı hakkında bir teoriye sahip olmadan yaşayamazsa ve çoğu kez bilinçsiz ola­rak da olsa, davranışını daima yaşamına verdiği anlama uy­gun olarak düzenlerse, aynı şekilde, benzer koşullarda yaşa­yan insan toplulukları da, ortak toplum yaşamına ve bu­nun doğal sonucu olan işlerine bir mana veremeden yaşaya­mazlar. Nasıl ki bireysel yaşamını sürdüren bir insan yaş bakımından ilerledikçe, kaçınılmaz bir şekilde hayat felsefe­sini değiştirip var olma nedenine çocukken verdiğinden fark­lı bir anlam veriyorsa; aynı şekilde toplumlar da, uluslar da yaşları gereği zorunlu olarak yaşam teorilerini ve bunların sonucu olan davranışlannı değiştirirler.
Reklam
Ne var ki, bu ipnotizrnayla uyutma ne denli etkili olursa olsun Kilise'nin başlıca ve en üzücü faaliyeti bu değildir. Baş­ lıca ve en üzücü faaliyeti, İsa'nın "Bu küçüklerden bir tekini bile ayartınaya çalışanın vay haline!" derken kastettiği ço­ cukları kandırma eğiliminde olmasıdır. Bilincinin yeni uyan­ maya başlamasıyla birlikte çocuğa yalan şeyler öğretilmeye başlanır; ona turnturaklı bir şekilde eğitrnenlerin kendileri­ nin bile inanmadığı şeyler öğretilir, ve bu öyle bir beceriyle ve sebatla yapılır ki, bu inanışlar alışkanlık haline gelerek onun doğasına yerleşir. Çocuk hayattaki en önemli konu hak­ kında da özenle kandırılır. Bu yalan onun zihninin derinlik­ lerine kök saldığında, onu oradan çıkarmak imkansız hale gelir, sonra da önüne inançlanyla hiçbir suretle bağdaşma­ yan bilim ve gerçeğin dünyasını açarlar ve onu çelişkiler arasında işin içinden çıkması için bir başına bırakırlar.
Katolik, Anglikan, Lutherci ya da Presbiteryen- hangisi olursa olsun bir Kilise, Kilise olduğu sürece Rus Kilisesi'yle aynı amaç için çabalayacaktır: İsa'nın öğretisinin gerçek an­lamını örtbas etmek ve onun yerine insanlara hiçbir yüküm­lülük getirmeyen , İsa'nın gerçek öğretisinin aniaşılmasını ihtimal dışı tutan ve özellikle de halkın sırtından geçinen papazların varlıklarını haklı çıkaran bir öğretiyi koymak.
Kilise üyelerinin günümüzde eserleri, makaleleri, dini dergi ve vaazlannın içine sokmaya çalıştıklan çağdaşlığın yüzeysel cilasına ve kutsal karakterinin inceliğine rağmen Rus Kilisesinin pratikteki işlevi, halkı kaba ve vahşi bir put­ perestlik içinde tutmak; ve daha kötüsü boş inanç ve dini ce­ haleti daha da güçlendirmek ve halk arasında putperestliğin yanı sıra yaşayan İncil öğretisinin anlamını yozlaştırmaktan başka bir şey değildir.
287 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.