Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

E.A

E.A
@Almdr
1 okur puanı
Nisan 2022 tarihinde katıldı
202 syf.
·
Puan vermedi
Fahrenheit 451
Fahrenheit 451Ray Bradbury
7.9/10 · 89,7bin okunma
Reklam
Eskiden masum bir fikrim vardı. Sanırdım ki herhangi bir fenalık ruhunuzu baştanbaşa kirletir, orada hiçbir temiz nokta bırakmaz. Halbuki hakikatte her zaman böyle olmuyor maddi sukutların manevi sukutlardan o bir farkı var. Mesela bir uçuruma düşen insan paramparça olup ölüyor. Fakat manen düşen insanın bazen yalnız bir tarafı zedeleniyor, öte tarafları tamamiyle salim kalabiliyor. Kötü kadınlar görüyorsunuz ki aile muhabbetini hiç kaybetmemiş, katiller görüyorsunuz ki samimi surette seviyor, acıyor, yardım ediyor. Ben de vakaların sevki ile bir hırsız ve dolandırıcı olup çıkmış bulunduğum halde çocuklarıma ancak tamamıyla huzurlu ruhlu insanlar da bulunacak bir temizlik ve kutsiyet ile seviyordum.
Sayfa 137Kitabı okudu
159 syf.
·
Puan vermedi
·
19 günde okudu
Acımak
AcımakReşat Nuri Güntekin
8.9/10 · 39,5bin okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
…Göz kendini göremediği gibi anlaşılan pek yakında olan şeyleri de göremiyor…
Sayfa 126Kitabı okudu
Bugün yeni memuriyetime başladım.(M…) çok bakımsız kalmış, fakir ve muzdarip bir yer… Benim için aranmakla bulunmayacak bir memleket… Belki çocukça bir fikirdir, felsefe kitaplarında yer yoktur ama ben saadeti ikiye ayırırım. Başkalarından alınan saadet, başkalarına verilen saadet. Benim için hakiki saadet başkalarına verilen saadettir.
Reklam
Biliyor musun evlat… Amirlerin senden şikayete başladılar… “ Nafile… Günden güne tembelleşiyor.” diyorlar… A gafil çocuk ne olur şu işe tersinden başlasaydın, yani evlat bu kadar şevk ile işe sarılmayıp da yavaş yavaş açılsaydın… Amirlerinde “Mürşit ama cevherli çocukmuş… Günden güne terakki ediyor!” deseydiler…
Şu beğenmediğimiz, akılsızlığa misal olarak zikrettiğimiz eşeklerin içinde ne filozof kafalılar vardır bilir misin evlat?… Yedikleri sopanın miktarı ne olursa olsun yürüyüşlerini değiştirmezler. Hızlı gitmenin sopadan kurtulmak için çare olmadığını, çünkü sahiplerinin büsbütün hırslarını arttırarak kendilerini atlarla yarıştırmaya gideceğini biliyorlar.
Uğranılan haksızlıklara ve hakaretlere koyun gibi tahammül etmemek insanlığın başlangıcıdır evlat…
Sayfa 72 - İnkılâpKitabı okudu
Bu küçük masa benim. Bu sandalyeye filanın lütfu, falının yardım ve tavsiyesiyle oturmadım. Memleket bu makamı bana sırf kendi emeğimin mükâfatı olarak verdi. Ben başkaları gibi bu küçük memuriyeti azımsamıyorum. Bilâkis onu kendim için çok fazla yüksek buluyorum. Bu küçük masa bütün bir milletin saadeti için çalışan büyük makinenin bir parçası; benim onun başında göreceğin iş ne kadar ehemmiyetsiz olursa olsun, eserin heyet-i umumiyesine teysir edecek. Büyük seslerin dağlardan aldığı aks-i sadada nasıl en küçük ihtizazın -duyulmayacak kadar hafif, fakat herhalde mevcut- benim naçiz mesaimin de bu büyük dertli milletin saadetinde öyle bir hissesi olacak. Bunu ben daima böyle bilmeye ve ona göre çalışmaya azmettim. Küçükken çok dindar bir çocuktum. İstanbul’un büyük camilerine gider, o muhteşem mihraplar karşısında gönlüm huşu çarpıntıları, gözlerim vecd yaşlarıyla dolu, dua ederdim. O şimdi önümde bu küçük memuriyet masası beni aynı vecd ile ve huşu ile sarsıyor, gözlerimi yaşlarla dolduruyor. Camide kendimi Allah’ın muhteşem gözü karşısında hissederdim. Burada büyük millet asil ve mağdur çehresiyle bakıyor, ıslak gözleriyle yardım istiyor zannediyorum, bu bükâ beni daha derin ürpermelerle sarsıyor, sarsıyor.
Fakat ne de olsa bu ölüm döşeğinde yatmış bir babaydı. Böyle bir saatte bütün kinler unutulur, buna mukabil uzak zamanların velev ki pek mahdut bir iki müşfik hatırası uyanırdı.
Sayfa 35 - İnkılâpKitabı okudu
Reklam
-Acımak… Ben insan ruhlarındaki derinliğin ancak onunla ölçülebileceğine kaniyim.Evet dibi görünmeyen kuyulara atılan taş nasıl çıkardığı sesler onların derinliğini gösterirse başkalarının elimi de bizim yüreklerimize düştüğü zaman çıkardığı sesle bize kendimizi, insanlığımızın derecesini öğretir… Fikrimce yalnız doğruluk hastalığı, bir hak ve hakikat meselesi etrafında toplanma kabiliyeti, bir cemiyeti mesut etmeye kafi gelemez… Bunun için acımak, birbirimizin feryadını, iniltisini duyabilmek de lazım!..
Sayfa 14 - İnkılâpKitabı okudu
-Bir insan için zaaftan mahrumiyet de büyük bir zaaf değil midir? Hatta zaafların en büyüğü… -Paradoks yapıyorsun Tevfik Bey… -Bilâkis Allah’ın en basit bir hakikatini söylediğime kaniyiyim. Zehra Hanım’ı size bir kemal heykeli, ideal bir roman kahramanı olarak tasvir ettim. Fakat dikkat ediniz ki “tam bir insandır“ sözünü sarf etmedim. Şimdi de size bu güzel madalyonun ters tarafını, kendi görüş ve düşünüşüme göre tasvir edeyim. Doğruluk, temizlik, fedakarlık hastalığı onda insanlığın en kıymetli bir kabiliyetini öldürmüştür: Acımak kabiliyeti… Zehra Hanım’a hissiz bir kadın denemez… Bilakis geniş bir ruhu var. Güzel, doğru, temiz şeyleri çılgınca hissedebiliyor, onlar için her fedakarlığı yapıyor. Fakat zaafa, düşkünlüğe, çirkinliğe acımıyor. Sadece kızıyor, hırçınlaşıyor. Kabahatli insan, düşkün insan onun gözünde ekin tarlalarında bitmiş muzır bir ot gibi. Onu acımadan söküp atıyor. Yapılmış bir fenalık için mazeret tanımıyor. Hak namına, hakikaten namına insafsızca vurmak… Bunu bir adliyeci, bir hakim için anlarım. Hatta onlar için bile bazı kayıtlarla… Öyle ya cürümlerin günahların iç yüzleri, anladığımız gibi midir acaba? Evet bu kat’iyyeti, bu huşuneti bir hakim için bir derceye kadar anlarım. Fakat bir mektep hocası için…
Orası öyle… Mamafih yine zannettiğiniz kadar değil… Fena insanlar, suçlu insanların kendilerini telin ve tecziye eden insanlara daima düşman olmaları lazım gelmiyor. Bir günahımızı, bir zaafımızı yüzümüze vuran aynı günah ve zaaf ile malul olduğunu bildiğimiz bir insansa çıldırıyoruz, isyan ediyoruz. Fakat lekesiz bir insansa, insanlık icabı, yine belki kızıyoruz. Fakat infiallerimiz, kinlerimiz evvelki kadar kuvvetli olmuyor. Bu Zehra Hanım’ın acı bir lisan ile kabahatlerini yüzlerine vurduğu bir çok insanlar bilirim ki başlarını mazlumane önlerine eğdiler. Çünkü onun en temiz ve namuslu insan olduğundan şüphe etmiyorlardı.
Sayfa 12 - İnkılâpKitabı okudu
Bunlar mektebin göze görünen kısımları, dedi. Manevi ciheti nasıl acaba? Hayat biraz beni reybî yaptı. Zahiren çok faal ve işgüzar görünen insanlardan daima bir parça şüphe ediyorum… Kezalik görünüşü, gösterişi çok mükemmel olan müesseslere de pek emniyet edemiyorum.
Parasız hiçbir şey olmaz, deriz… Esas itibariyle doğrudur. Fakat çalışan ve irade sahibi bir insanın da az para ile ne büyük işler yapabileceğine bu mektepten güzel misal gösterilemez…
Sayfa 10 - İnkılapKitabı okudu
E.A

E.A

, 1000Kitap'a katıldı.