Bir karanlık,
Bir karanlık daha,
Bir aydınlık etmelidir,
Bir bir daha,
İki ettiği gibi,
Ama bazen,
Bazı hikayelerde,
Bir bir daha,
Bir eder,
Ve
Ağlamayı beğenmez insan.
Doğdun da ne oldu çocuk?
Büyürken vurdukları darbeler ruhuna ruhuna,
Bugünkü hüznün aynasıdır.
Ve bilmelisin,
İki yolun da sonundaki duvarın adı:
“Hiç.”
Ben, şüphe güçlerinin artarak büyüdüğü, iman gücünü bastırdığı bir dönemde dünyaya geldim. Ben o dönemin bir ürünüyüm. Teorilerim yüzünden her yandan itilmiş, atılmış olan ben, tarihin bir çeşit oyuncağı idim ve kader intikamını benden alıyordu...
Hayalden doğan umutlar, genellikle zaman içinde kırılıp giderler, temelleri yoktur. Tıpkı köksüz bazı ağaçlar ve çiçekler gibi... hayallerin trajik kader budur. Ama yine de hayalsiz yapamayız. İyiyi ve kötüyü tanıyacağımız yolda yürüyebilmek için hayaller gereklidir...
Edebiyat dediğin tablodur, yani bir ölçüde tablo ve aynadır; ifade etme tutkusudur, son derece incelikli bir yergidir, bir ibret öğretisidir ve dâhi bir belge niteliğindedir.
Ölüler nasıl ışığı göremezlerse, yaşayanlar da karanlığı ölüler kadar iyi göremezlerdi. Ne var ki uyku, ölümün kardeşi olduğu için, uyuyan birisi karanlığı, sözgelimi gözlerini kapatmakla yetinen birinden belki daha mükemmel görebilirdi.