Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

GIORDANO BRUNO

intihar durumuna geçmem için de benliğimin bana geri dönmesini beklemeliyim, varlığımın tüm eklemlerini özgürce oynatabilmeliyirn. Tanrı beni, umutsuzluğun içine bıraktı, sanki ışıkları bana ulaşan çıkmazlar burcunun ortasına bıraktı. Ben artık ne ölebiliyorum, ne yaşayabiliyorum, ne de ölümümü ya da yaşamı istememezlik edebiliyorum. İnsanların tümü de benim gibi
Deliler, toplumsallık diktatörünün kurban ettiği kimselerdir.
Şunu kabul etmeliyiz ki, hemen hemen tüm pansiyonerleriniz (akıl hastanelerinde yatanlar.), yani resmi tanıma göre deliler, gerekçesiz olarak hapsedilmiş kişilerdir. Sayıklamanın, saçmalamanın özgürce gelişmesinin engellenmesine karşıyız; çünkü insanlığın tarih boyunca sürdürdüğü düşünme ve davranma biçimleri gibi bu da, hem olağandır, hem mantığa uygun. Toplumsallığa aykırı tepkilerin bastırılması, temelden yanlıştır, olanaksızdır ve onaylanamaz. Tüm bireysel eylemler, toplumsallığa aykırıdır. Deliler, toplumsallık diktatörünün kurban ettiği kimselerdir. İnsanın özü olan bireysellik adına isteğimiz şudur ki, duyarlılıkları yüzünden hapsedilmiş bu insanlar serbest bırakılsınlar; çünkü düşünen ve eylemde bulunan tüm insanları hapsetmeye yasaların zaten gücü yetmez.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Ben, Antonin Artaud, kendimin oğluyum, kendimin babası, kendimin anası ve ben’im... Ama ben olağan koşullarda var olmadım dölyatağının kapılarından geçmedim bu dünyaya doğuşum, dehşetli bir çabalamaydı korkunç bir savaş adsız bir günah.Yüzdüm bir irin ırmağında ki yoktu daha önce, birden oluşmuş, tüm hızıyla bana doğru akmıştı geçmemi engellemek için ve açık saçık bedeni!!!
O zamanlar, dünyayı reddettiğime inanıyordum... Şimdiyse biliyorum boşluğu reddetmiş olduğumu.
insan, kendi hiçliğinin tadına varabilseydi, kendi hiçliğinde dinlenebilseydi; bu hiçlik, herhangi bir varoluş biçimi olmasın, ama tam bir ölüm de olmasın...
Ölüme açlık duymuyorum, varlık olmamaya açlık duyuyorum!
Çektiğim korkunç acı, yaşamdan geliyor. Benim erişebileceğim hiçbir durum yok. Kesin olan şu ki ben, uzun zamandır ölüyüm, çoktan intihar etmişim. İntihar ettirildim, demek istiyorum... Ölüme açlık duymuyorum, varlık olmamaya açlık duyuyorum!
Öyle bir hastalık ki, ruhun en derindeki gerçekliğini etkilemekte, bunun dışa vurulma biçimlerini de çürütmektedir. Var oluşun zehiri. Tam bir inme. Sözlerinizi, anılarınızı elinizden alan, aklınızı sizden söken bir hastalık!
Bazı günlerde, basit bir çelişki yüzünden kendini öldürecek yaradılışta insanlar vardır; böyle bir şey yapmak için tescillenmiş bir deli olmaya hiç gerek yok. Aksine, sağlıklı ve haklı olmak yeter.
Van Gogh’un resimlerinde hayaletler yok, hayaller, sanrılar yok. Öğleden sonra saat ikideki güneşin kavurucu hakikati onlar. Ama doğum öncesindeki ıstırap var onlarda.
Bir yanda cinselliğe, öte yanda aşai rabbani ayinine veya başka türden bir ruhani törene dayanan bu genel kokuşmuşluğun yanında, bir manzara resmini yerinde yapmak için geceleyin şapkasına bir düzine mum yerleştirip gezmekte delice bir taraf yoktur.
Van Gogh’un, her türlü günahtan azade bedeni, sadece günahın yol açabileceği delilikten de azadeydi. Ayrıca ben Katolikliğin günahına inanmam, erotik günaha inanırım. Bugün akıl hastanelerinde bulunan dahiler ve gerçek meczuplar, işte onlar tam da bu günahı işlememiş masumlardır; yok masum değillerse, (hakikaten) meczup olmamalarındandır.
Hayır, Van Gogh deli değildi; onun resimleri, Yunanların suda yanan ateşleri, atom bombalarıydı; zamanın diğer tüm resimleri içinde sivrilmelerini sağlayan bakış açılarıyla, İkinci İmparatorluk dönemi burjuvazisinin ve III. Napoleon kadar Thiers’in, Gambetta ve Félix-Faure’nin de casuslarının itaatkârlığını ciddi biçimde alt üst etmeye muktedirdi. Çünkü Van Gogh’un resmi belli bir geleneğin itaatkârlığından ziyade, kurumların itaatkârlığına saldırıyordu. Kurumlar, toplum düzeyinde çözülür; ve tıp bilimi de, Van Gogh’un deli olduğunu öne sürmekle, hiçbir işe yaramayan, güvenilmez bir kadavra olduğunu kanıtlamıştır. Van Gogh’un çalışırken sergilediği zihin berraklığı psikiyatriye meydan okuyor, ki zaten psikiyatri dediğiniz, en korkunç ıstırap ve boğuntu hallerini dindirmek için gülünç bir terminolojiden başka hiçbir şeyi olmayan –bu cibilliyetsiz kafalara da anca bu yakışır– takıntılı ve buhranlı bir goril sürüsünün toplanma yeri.
Şu dünyadaki hayatı boyunca, sol kulağını kesmiş olması dışında, bir kez de elini yakmaktan öteye gitmemiş olan Van Gogh’un akıl sağlığının gayet yerinde olduğunu söyleyebiliriz.
2.562 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.